Ayda Sezgin
A. GİRİŞ
Yakınçağ tarihinin en
önemli olayı, bu çağı başlatan Fransız İhtilali (1789)’dir.
1789 Fransız İhtilali, 18. yüzyılın sonlarına kadar gelen Avrupa (etkileri dolayısıyla dünya) siyasi haritasını ve güçler dengesini büyük ölçüde yıkmış, özellikle Birinci İmparatorluk döneminde (1804-1815), Fransa’ya bağlı olmak üzere yeni bir Avrupa siyasi haritası ve güçler dengesi oluşturmuştur. Bu imparatorluğun 1814 yılında yıkılmasıyla da Avrupa’da bir güçler boşluğu doğmuştur. Bu boşluk ise, 1815 Viyana Kongresi kararlarıyla Avrupa’da yeni bir siyasi harita ve güçler dengesi kurularak doldurulmuştur. Bu durum da 1. Dünya Savaşı’na ( 1914-1918) kadar sürmüştür.”1
Yeni bir çağın başlangıcı
olan Fransız Devrimi; siyasi
gelişmelerin yanısıra fikir ve düşünceden ekonomiye kadar birçok alanda getirdikleriyle başta
Avrupa’yı sonra Dünya’yı derinden etkilemiş, yeni bir dünyanın oluşmasında
önemli bir rol oynamıştır.
B. FRANSIZ İHTİLALİ
1.
İhtilalden Önce Fransa’nın Genel Durumu
“Yeniçağın son
dönemlerinde Fransa mutlakiyetle yönetilmekteydi.” Fransız halkı kralın
kişiliğinde birleşiyordu. Kral;
ülkenin siyasal, sosyal, ekonomik, hukuk
alanlarındaki bütün güçlerini elinde toplamıştır. Bu nedenle, ülkenin yönetimi ve geleceği üzerine
mutlak söz sahibidir. Bu durum özellikle XIV. Louis (1643-1715) döneminde en üst düzeye ulaşmıştır.
18. yüzyılın
sonlarında Fransa ulusal bir devlet olmakla
beraber Ortaçağ’dan kalma feodalite yönetiminin
izlerini taşımaktaydı. Bu da devlet yapısına etki ediyordu. Ayrıca Fransa’da bir takım yerel yönetimler de mevcuttu fakat koyu bir merkeziyetçilik örgütüne
sahipti. Merkez ise Paris’teki Versailles Sarayı idi.2
Toplumda ise
eşitsizlik hakimdir. Bunun sebebi de Ortaçağ’dan kalma sosyal eşitsizliğe
dayanan yapının süregelmesidir. Fakat düşünce alanında büyük gelişmelerin meydana gelmesi ile tüm toplum bu
durumdan etkilemiştir.
Fransa’nın dış
siyasi ilişkilerine de kısaca değinecek olursak:
Fransa 18.
yüzyılın başlarından itibaren gelişmek ve büyümek için birçok girişimde
bulunmuştur. Bu sebeple Veraset Savaşları’na girmiştir. Beraberinde
18. yüzyılın ikinci yarısının başlarında Avusturya Veraset Savaşları’nın devamı sayılan Yedi Yıl Savaşları’na Avusturya’nın
müttefiki olarak girmiştir. Fransa’nın Osmanlı üzerine izlediği siyaset ise şu
yönde olmuştur: Her iki devletin de köklerinde iki asır önceye dayanan bir
işbirliği vardır. Siyasi ve ekonomik yönü olan bu işbirliği zamanla tek taraflı bir kazanca
dönüşerek Fransa lehine gelişim sağlamıştır. Fransa Osmanlı’dan kapitülasyonlar elde etmiştir. Yani Osmanlı, iki ülke arası ilişkilerde sömürge devlet konumundaydı.
“18.yüzyılın
ikinci yarısı ile 19. yüzyılın büyük çaplı olaylarının tümü liberalizm akımı
etrafında biçimlenmiş ya da
en azından liberalizmden etkilenmiştir. Siyasal anlamda liberalizmin temeli,
19. yüzyıldan önceki hanedanlık
rejimlerinde var olmayan, yöneticilerle yönetilenler, bir başka deyişle hükümet ile toplum
arasında bünyesel, işlevsel ve kopuksuz ilişkilerin kurulmasıdır. Bu yönde
Amerikan Devrimi ilk örneği oluşturmuş ve Fransız aydın kamuoyunda bir uyanışa
yol açmıştır. Ama ABD’dekinin aksine, Fransa’da bu tip ilişkilerin kurulması
yolunda önemli engeller vardı: Üretici olmayan soylular ve kilisenin önceki
yüzyıllardan gelen ayrıcalıkları ile üretici olan bu
sınıfların ayrıcalıklarının bulunmaması. Bu yüzden 19.yüzyılın süreklilik
güçlerine, yani feodalite, mutlak monarşi ve kiliseye karşı savaşı, endüstri devriminin başlamasıyla güçlenen orta sınıf (ticaret ve sanayi burjuvazisi) öteki sınıflarla
bütünleşerek açmıştır. İşte, liberal nitelikteki Fransız Devrimi’nin itici
güçleri, zaman zaman köylüleri de yanına alan bu orta sınıf ve onların önündeki
Amerikan Devrimi örneğidir.”3
Özetle Fransa
18.yüzyılda Avrupa’nın en büyük devletlerinden biri olma özelliğini
yitirmemiştir. Fakat iç durumu onu yeni ve büyük sonuçlar doğuracak Fransız
Devrimi gibi bir olaya sürüklemiştir.
2. İhtilalin
Nedenleri
“Başlangıç tarihi 5
Mayıs 1789 olarak kabul edilen Fransız İhtilali; meydana getirdiği gelişme ve
olaylarla çeyrek yüzyıl
bütün Avrupa’nın siyasi, sosyal, ekonomik
hayatını altüst etmiş, sonuçları bakımından da etkileri bütün dünyada çok yönlü
duyulmuş büyük bir olaydır. Kapsamı çok geniş olan bu ihtilalin Fransa’da
meydana gelmesi ve başlamasının da çeşitli nedenleri vardır. Bunları iç ve dış
olmak üzere iki grupta incelemek mümkündür.”4
Fransa’nın
içyapısının bir sonucu olan bu nedenleri siyasi, düşünsel, sosyal ve ekonomik
alanlarda olmak üzere dört bölümde incelemek
mümkündür.
2.1. Siyasi Nedenler
Fransız kralı ülkeye mutlak olarak egemendir. Halkın krala ve kralın hükümetine sonsuz bir itaati vardır. Fakat 18.yüzyılın başlarından itibaren
krallık, halkla ilişkilerini
kesmiş, dikkatini daha çok dış politikaya çevirmiştir. “Bunun da bir sonucu olarak, XIV. Louis döneminin sonlarına doğru, Fransa’nın iç yıkılışı başlamıştır.”5 Yani 18.yüzyılın
sonlarına doğru siyasi yönetim ile halk
arasındaki ilişkiler artık kopma noktasına gelmiştir.
2.2. Düşünce
Alanındaki Gelişmeler
“18.yüzyılın ‘Akılcı
düşünüşü’ Fransa’da hızla gelişmeye
başlamıştır. Bu düşünce sisteminin ortaya çıkardığı durum, o günkü Fransa düzenine
karşıydı. Bu bakımdan düşünce sisteminin oluşumları ihtilalin meydana gelmesinde önemli rol oynamıştır. Nitekim
ihtilalin Avrupa’nın
diğer bir ülkesinde değil de Fransa’da çıkması, halka yön verebilecek çok
sayıda üstün düşünürün bu ülkede
var olmasındandı.”6 İhtilale etki yapan bu düşünürler:
Montesquieu, Voltaire, Jean Jacques
Rousseau, Diderat
gibi isimlerdir.
Montesquieu: Krallığın
baskıcı yönetiminin karşısında durmuştur. Ülkesinde İngiltere’dekine benzer
şekilde anayasalı monarşi kurulmasından yana olmuştur. Güçler ayrılığı ilkesini savunmuştur.
Voltaire: Vicdan ve
düşünce özgürlüğünden yana olmuştur.
Jean Jacques Rousseau: Toplum hayatının yeni baştan düzenlenmesi gerektiğini düşündüğü için
“Toplumsal Sözleşme”
isimli ünlü eserini yazmıştır. ”Ona göre devlet toplumsal sözleşmeden
ibarettir. Kişiler arasında eşitlik esastır.”7
Diderot: Dönemin
hemen hemen bütün Fransız düşünürlerinin makaleler yazdığı bir ansiklopedi
çıkarmış, bununla siyasi, sosyal konularda ve düşünce alanında halkı
aydınlatmaya çalışmıştır.
2.3. Sosyal Yapı
Fransa’da
İhtilal’den önce Ortaçağlardan gelen toplumsal eşitsizliğe dayalı bir yapı mevcuttur.
Buna göre de halk imtiyazlı ve imtiyazsız olmak üzere iki sınıfa ayrılıyordu. İmtiyazlı sınıf; soylular ve papazlardan, imtiyazsız sınıf ise burjuva ve köylülerden
oluşuyordu. Bu dört sınıfın
durumlarından kısaca şöyle bahsedebiliriz:
Soylular: Toplumun
en üstünde bulunan sınıfı meydana getirenler olup feodalite döneminden kalma
birçok hakka sahipti.
Papazlar: İhtiyaçlar
arasında ikinci sınıfı
meydana getirenlerdir.
İlerleyen süreçte papazlar da kendi aralarında rütbe ve mevkilerine göre
çeşitli sınıflara ayrılmışlardır.
Burjuvalar: Ticaret
ve sanayi ile uğraşan bu sınıf Fransa’nın geleceği üzerinde etkili bir konuma gelmişti. Aydınlarda bu sınıfın
içerisinde yer almaktaydı. Güçlenen
bu sınıf soylularla aralarındaki farklılığın kalkmasını eşitliğin sağlanmasını istemekteydi. Bu
talepler ilerde ihtilalın meydana gelmesinde temel nedenlerden biri olacaktır.
Köylüler: Hukuk
yönünden genellikle özgür olmakla birlikte siyasi haklardan yoksun olan bu
sınıf mevcut düzene karşı gittikçe artan tepkilerin oluşmasına sebep olmuştur.
2.4. Ekonomik Nedenler
Fransa’nın
ekonomik durumu 18. yüzyıl boyunca süren savaşlardan ötürü oldukça yıpranmış
bulunmaktaydı. Bir diğer
taraftan bu yüzyılda sanayide de önemli
gelişmeler olmuştur. Toplumda ise toprak zenginliğine dayanan ayrıcalıklı
sınıfın durumu kötüleşirken ticaret ve sanayi ile uğraşan burjuvaların ülke ekonomisine katkısı
yadsınamayacak derecede artmıştır.
“Fransız
İhtilali’nin meydana gelmesinde önemli rol oynayan dış nedenler ikiye
ayrılabilir: Birincisi, düşünce
alanında 18.yüzyılda görülen gelişmelerdir ki, bu yüzyıla “Aydınlanma Çağı” denir. İkincisi,
Amerika’daki İngiliz
kolonilerinin İngiltere’ye karşı ayaklanarak bağımsızlıklarına kavuşmalarının
Fransa üzerinde siyasi, mali ve
düşünce alanındaki etkileridir.”8
Avrupa’da Yeniçağ döneminde düşünce alanında “Reform
ve Rönesans” gibi iki önemli olay büyük rol oynamıştır. Bu dönemde her çeşit
düşünce sisteminde “akıl” kavramı önemli bir etkiye kavuşmuştur.
“İşte 18.yüzyılda her çeşit düşünce
sisteminde ‘akıl’ın önem kazandığı
dönemde, bu boşluk doldurulmaya çalışılmıştır.
Bu yüzyılda en çok işlenen
ana konular “Akıl”, “Tabiat
Kanunu” ve “Gelişme” olmuştur. Bu nedenden de 18.yüzyıla “Aydınlanma ve Işıklar Yüzyılı”
da denir. Bu yüzyılın Fransız
düşünürleri, akıl ilkesini mevcut olan sosyal ve ekonomik kurumlara
uygulayarak insanları
eleştirdiler. Serbest düşünme ve inceleme metodu, insanları özgürlüğe
götürmüştür. Bu ise, mevcut mutlakiyetçi
ve eşitsizliğe dayanan düzenin karşısında yer almıştır. Böylece akılcı metodun
etkisi altında kalan siyaset, ekonomi, hukuk9,eğitim
alanındaki gelişmeler, bütün Avrupa’da olduğu gibi Fransa’da da etkili oldu.”
2.5.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Bağımsızlığa
Kavuşması
“Amerika’da on
üç İngiliz Kolonisi’nin önce vergi sonra da siyasi bağımsızlıklarına kavuşmak
için 1774 yılından itibaren bağlı oldukları İngiltere’ye karşı savaşmaya başlamadan Fransızlar tarafından kişi
hak ve özgürlüğünün savunulması için açılan bir mücadele olarak
nitelendirilmiştir. Bu bakımdan
Amerikalıların 1776’da yayımladıkları “Bağımsızlık
Bildirisi” ve 1783’de bağımsızlıklarına kavuşmaları Fransa’da sempati ile karşılanmıştı. Amerikan Bağımsızlık
Savaşı’na katılan Fransızlar, Bağımsızlık Bildirisi’nde öngörülen düşünceleri
dönüşte ülkelerine getirdiler. Bu düşünceler
ise Fransa’nın mevcut mutlakiyetçi düzeni ile çatışmada önemli bir etken oldu.”10
C. FRANSIZ DEVRİMİ’NDE KADIN
“Kadınların
erkeklerle birlikte insanlığı temsil ettiklerini ifade etme mücadelesinde
Fransız Devrimi bir dönüm noktasıdır. Kadın erkekten daha az
insan ve erkekten daha az yurttaş olmadığını Devrim sürecinde göstermiştir.
Kadın hem kendisi hem sınıfının tanımı bağlamında halkının özgürlüğü hem de sınıfı
için savaşmıştır. Bu bağlamda
Fransız Devrimi kadınların tarihinde yeni bir sayfa açmıştır demek yanlış olmayacaktır.”11
1. Devrimde Kadının Rolü
Fransız Devrimi’nde eşitsiz bir rol dağılımı söz konusudur. Bu eşitsiz rol dağılımını, bu dönemde
hem Devrim yanlısı hem
de Devrim karşıtı kadınların erkeklerle eşit statüye sahip olmadığını tüm
siyasi gruplarda görmek mümkündür.
“Kadınların
kamusal alana girme çabaları en belirgin
olarak salon sahipliğinde görülmekteydi(Landes,1990: 24). Devrimden önce ve
devrim süresince üst sınıf kadınları
kamu alanına girmek için edebiyatın, sanatın ve gündemdeki siyasi ve soysal
konuların konuşulduğu salonları kullanmışlardır. Ancak bu salonlar birçok erkeğe göre erdemin çiğnenmesiydi. Erdemin galip
gelmesi için
kadının ait olduğu özel alanda kalması gerekmekteydi. Nitekim Rousseau, bu konuda
düşüncelerini “Mösyö
d’Alembert’e Tiyatro Üzerine Mektup(1758)” isimli eserinde şöyle açıklamıştır:
“Aslında onu koruyacağımız yerde kadına hizmet etmekteyiz. Onun
emrine girerek onu aşağılıyoruz. Paris’teki her kadın etrafına kendinden daha
kadınsı erkeklerden oluşmuş bir harem toplanmıştır. Hepsi kadının etrafında ona
kul köle oluyorlar. Oysa kadının ancak kalbine hizmet edilir.” Rousseau şöyle devam eder: “Ayrılığa dayanamayıp kendileri de erkek olamayacaklarına göre kadınlar bizleri kadınsılaştırmaktadırlar(Hunt,1996:147).”12
Burada tüm
sınıflardan kadınların karşı karşıya kal- dığı bir bölünmeyi görmek mümkündür.
Bölünme ve patriyarka eşitsiz rol dağılımını beraberinde getirecektir. Bunun sonucunda erkek kamusal alanda kadın ise
özel alanda vardır. Yani erkek
siyasetle, ekonomiyle ilgile- nirken kadın ailesiyle ilgilenecektir. “Devrim yanlısı
kadınlar: 14 Temmuz 1789 tarihinde Bastille Sarayı’nın işgali, kralın İnsan ve
Yurttaşlık Hakkı Bildirgesi’ni
onaylamaması üzerine 1789 Ekim direnişleri 17 Temmuz
1791 tarihinde Champ de Mars Kıtali 1792’de kralın tahttan indirilmesi
ve monarşinin tamamen kaldırılması talebiyle 10 Ağustos hareketi, Mayıs-Haziran
1793’te Jakoben-Jironden çatışması ve Mayıs 1795 ayaklanmaları gibi tüm direniş
ve ayaklanmalarda hep varlardı.”13
Ancak
kadınların birçok direniş ve ayaklanmada hareketi başlatıcı rol oynayıp
devamında erkeklerin gerisinde yer aldığı görülmektedir. Ki bu dönemde kadınlar zaten yurttaşlık haklarından da
yoksundular. Hak kazanımları için devrim yanlısı kadınların birçoğu edebiyat
ve sanat faaliyetleri altında siyasi mücadele vermek adına siyasi kulüpler
kurmuşlar aynı zamanda sınıf mücadelesi vermişlerdir. Kadınlar bu oluşum
sayesinde toplumsal ve siyasal meseleler tartışabilmişler, kitaplar
okuyabilmişler ve tüm baskılara rağmen cinsiyetler arasındaki siyasal ve sosyal rol ayrımı sorununu gündeme
getirebilmişlerdir.
“Fransız
kadınları kamusal ortak iyiye aktif bir biçimde katkı sağlamak istiyorlardı.
Kendilerini özgür bir halkın üyesi
olarak görüyorlardı ancak erkeklerin despotizmini aşmak onlar içinde hiç de
kolay görünmüyordu. Kendilerinden vatandaşlık hakları
esirgeniyordu ama aynı zamanda “citoyenne” olarak isimlendiriliyorla rdı(Godireau,1990:68).
Fakat kadınlar
ihtilal yıllarında verdikleri mücadelelerle
pek çok hak kazanmışlardır.“ Örneğin; İnsan ve Yurttaş Haklar Bildirisi sonrasında, kız evlatlar
mal paylaşımında erkek evlatlarla aynı haklara sahip
olmuştur. 1792’de kadınların kamusal belgelerle tanıklık yapmaya ve uygun
gördükleri taahhütlerde bulunmaya yetecek akla ve bağımsızlığa sahip oldukları kabul edilmişti.”14
Burada
kadınların elde ettiği hakların medeni haklardan ibaret olduğunu, siyasi hakları
kapsamadığını görmemiz mümkündür.
Devrimin herkese sunduğu “eşitlik ve özgürlük” kadınlar siyasi haklara
sahip olmadan kapsayıcı olamaz.
D.
SONUÇ
“Fransız Devrimi
yılları, kadınların ve erkeklerin bir arada kimilerinin Devrim lehinde
kimilerinin ise Devrim aleyhinde
mücadele verdikleri yıllardır. Devrim kadınların tarihinde yeni bir sayfa açmıştır.
Kadın erkekten daha az
insan ve daha az yurttaş olmadığını Devrim sürecinde göstermiştir. Kadın hem
kendisi hem halkının özgürlüğü hem
de sınıfı için savaşmıştır.”15
Fransız
İhtilali’nde tüm sınıflardan ve siyasi gruplardan yola çıkarak kadının karşı karşıya kaldığı
eşitsiz rol dağılımını görmek
mümkündür. Çünkü erkek kamusal alanda siyasetle ilgilenirken kadın özel alanda
ailesiyle ilgilenmekteydi. Daha önce olduğu gibi kadın Devrim yıllarında da
başkalarına ihtiyacı olan, bağımlı, kendi ayakları üzerinde duramayan, kendi
hayatı adına karar veremeyen anne ya da kız çocuk şeklinde kimliklendirilmeye çalışılmıştır.
Sonunda eşitlik
uğruna mücadele eden kadınlar birçok medeni hakkı kazanmıştır ve siyasal
haklar konusunda da oldukça fazla yol kat
etmişlerdir.
Kadının Devrim
içindeki konumunda hiç kuşkusuz Théoigre de Méricort, Charliotte Corday, Manon
Roland, Madam Du Borry, Claire
Locombe, Lucile Desmoulins, Olympe de Gouges gibi isimler belirleyici etki yaratmışlardır. Sonraki yıllarda
kurumsallaşacak olan kadın-erkek eşitliğinin ilk tohumlarını o dönemde bu
isimler atmıştır.
“Méricourt,
siyasal bir düzen kurmanın erkek ve kadın
tüm yurttaşlara hak ve sorumluluk yüklediği iddiasıyla; Corday’in sınıfı adına Marat’yı
öldürmesiyle; Bayan Roland’ın sınıfındaki politikayla ilgisiz, çocuklarıyla ve ev işleriyle uğraşan kadınlardan
farklı olduğunu Jirondin
politikacılara destek vererek göstermesi suretiyle; Lacombe’nin Devrimi,
Devrimci erkeklere rağmen savunan bir kadın olmasıyla; Lucile Desmoulins her ne kadar kocasından bağımsız bir
kişilik göstermemiş olsa da
kocasının yılmaz destekçisi olarak ve Olympe Devriminin gücünün Jakoben
erkekler tarafından tüm kadınları ve Jakoben erkekler
dışındaki eğilime sahip olan
erkekleri hâkimiyet altına almak için kullanılmasına karşı kendi yöntemleriyle mücadele
etmesiyle kadın erkek
eşitliğinin ilk tohumlarını atmışlardır. Bu
kadınlar doğrudan ya da dolaylı olarak kadın hakları, sınıfının tanımı
bağlamında halkın özgürlüğü ve de sınıfının çıkarları için savaşmışlardır.”
Sonuç olarak Fransız Devrimi kadın mücadelesinde yeni bir sayfa açmış, yeni bir soluk olmuştur. Kadınlar tarih boyunca tüm zaman ve mekanlarda verdikleri var olma mücadelesini Fransız Devrimi’nde de göstermişlerdir. Sonraki yüzyıllarda kadın özgürlük mücadelesi Büyük Fransız Devrimi’nde tarih sahnesine çıkan kadınların açtığı yoldan ilerleyerek gelişecektir. Fransız Devrimi bu noktada, kadın mücadelesinin fitillenmesinde büyük önem teşkil etmektedir.
KAYNAKÇA
SANDER, Oral, (2013), Siyasi Tarih,
Ankara, İmge Yayınevi
UÇAROL, Rıfat (1995), Siyasi Tarih, İstanbul, Filiz Yayınevi
İNTERNET KAYNAKLARI
http://www.liberal.org.tr/upresimler/makaleler/fransiz-devrimi-gerceksebebi.pdf Ulaşım Tarihi: 23.11.2015
http://www.politics.ankara.edu.tr/dergi/pdf/44/3/12_ mehmet_ali_agaogulları.pdf Ulaşım Tarihi: 23.11.2015
http://www.onlinedergi.com/makaledosyalari/51/pdf2007_2_19.pdf Ulaşım Tarihi:
23.11.2015
1 Siyasi Tarih,
Rıfat Uçarol, Sayfa:
7
2 A.g.e, Sayfa: 7
3 Siyasi Tarih, Oral Sander, Sayfa:
161-162
4 Siyasi Tarih,
Rıfat Uçarol, Sayfa:
9
5 A.g.e, Sayfa: 10
6 A.g.e, Sayfa: 11
7 Siyasi Tarih,
Rıfat Uçarol, Sayfa:
13
8 A.g.e, Sayfa: 13
9 Siyasi Tarih,
Rıfat Uçarol, Sayfa:
13
10 A.g.e, Sayfa: 14
13
A.g.e Sayfa:15
14 A.g.e Sayfa: 18
15 A.g.e Sayfa: 23
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder