17 Ocak 2016 Pazar

FRANSA’YI DEVRİME GÖTÜREN SÜREÇ VE DEVRİMDE KADIN

Ayda Sezgin

A. GİRİŞ

Yakınçağ tarihinin en önemli olayı, bu çağı başlatan Fransız İhtilali (1789)’dir.
1789 Fransız İhtilali, 18. yüzyılın sonlarına kadar gelen Avrupa (etkileri dolayısıyla dünya) siyasi haritasını ve güçler dengesini büyük ölçüde yıkmış, özellikle Birinci İmparatorluk döneminde (1804-1815), Fransa’ya bağlı olmak üzere yeni bir Avrupa siyasi haritası ve güçler dengesi oluşturmuştur. Bu imparatorluğun 1814 yılında yıkılmasıyla da Avrupa’da bir güçler boşluğu doğmuştur. Bu boşluk ise, 1815 Viyana Kongresi kararlarıyla Avrupa’da yeni bir siyasi harita ve güçler dengesi kurularak doldurulmuştur. Bu durum da 1. Dünya Savaşı’na ( 1914-1918) kadar sürmüştür.”1


Yeni bir çağın başlangıcı olan Fransız Devrimi; siyasi gelişmelerin yanısıra fikir ve düşünceden ekonomiye kadar birçok alanda getirdikleriyle başta Avrupa’yı sonra Dünya’yı derinden etkilemiş, yeni bir dünyanın oluşmasında önemli bir rol oynamıştır.




B.  FRANSIZ İHTİLALİ


1.   İhtilalden Önce Fransa’nın Genel Durumu

“Yeniçağın son dönemlerinde Fransa mutlakiyetle yönetilmekteydi.” Fransız halkı kralın kişiliğinde birleşiyordu. Kral; ülkenin siyasal, sosyal, ekonomik, hukuk alanlarındaki bütün güçlerini elinde toplamıştır. Bu nedenle, ülkenin yönetimi ve geleceği üzerine mutlak söz sahibidir. Bu durum özellikle XIV. Louis (1643-1715) döneminde en üst düzeye ulaşmıştır.
18. yüzyılın sonlarında Fransa ulusal bir devlet olmakla beraber Ortaçağ’dan kalma feodalite yönetiminin izlerini taşımaktaydı. Bu da devlet yapısına etki ediyordu. Ayrıca Fransa’da bir takım yerel yönetimler de mevcuttu fakat koyu bir merkeziyetçilik örgütüne sahipti. Merkez ise Paris’teki Versailles Sarayı idi.2
Toplumda ise eşitsizlik hakimdir. Bunun sebebi de Ortaçağ’dan kalma sosyal eşitsizliğe dayanan yapının süregelmesidir. Fakat düşünce alanında büyük gelişmelerin meydana gelmesi ile tüm toplum bu durumdan etkilemiştir.
Fransa’nın dış siyasi ilişkilerine de kısaca değinecek olursak:
Fransa 18. yüzyılın başlarından  itibaren  gelişmek ve büyümek için birçok girişimde bulunmuştur. Bu sebeple Veraset Savaşları’na girmiştir. Beraberinde 18. yüzyılın ikinci yarısının başlarında Avusturya  Veraset Savaşları’nın devamı sayılan Yedi Yıl Savaşları’na Avusturya’nın müttefiki olarak girmiştir. Fransa’nın Osmanlı üzerine izlediği siyaset ise şu yönde olmuştur: Her iki devletin de köklerinde iki asır önceye dayanan bir işbirliği vardır. Siyasi ve ekonomik yönü olan bu işbirliği zamanla tek taraflı bir kazanca dönüşerek Fransa lehine gelişim sağlamıştır. Fransa Osmanlı’dan kapitülasyonlar elde etmiştir. Yani Osmanlı, iki ülke arası ilişkilerde sömürge devlet konumundaydı.
“18.yüzyılın ikinci yarısı ile 19. yüzyılın büyük çaplı olaylarının tümü liberalizm akımı etrafında biçimlenmiş ya da en azından liberalizmden etkilenmiştir. Siyasal anlamda liberalizmin temeli, 19. yüzyıldan önceki hanedanlık rejimlerinde var olmayan, yöneticilerle yönetilenler, bir başka deyişle hükümet ile toplum arasında bünyesel, işlevsel ve kopuksuz ilişkilerin kurulmasıdır. Bu yönde Amerikan Devrimi ilk örneği oluşturmuş ve Fransız aydın kamuoyunda bir uyanışa yol açmıştır. Ama ABD’dekinin aksine, Fransa’da bu tip ilişkilerin kurulması yolunda önemli engeller vardı: Üretici olmayan soylular ve kilisenin önceki yüzyıllardan gelen ayrıcalıkları ile üretici olan bu sınıfların ayrıcalıklarının bulunmaması. Bu yüzden 19.yüzyılın süreklilik güçlerine, yani feodalite, mutlak monarşi ve kiliseye karşı savaşı, endüstri devriminin başlamasıyla güçlenen orta sınıf (ticaret ve sanayi burjuvazisi) öteki sınıflarla bütünleşerek açmıştır. İşte, liberal nitelikteki Fransız Devrimi’nin itici güçleri, zaman zaman köylüleri de yanına alan bu orta sınıf ve onların önündeki Amerikan Devrimi örneğidir.”3
Özetle Fransa 18.yüzyılda Avrupa’nın en büyük devletlerinden biri olma özelliğini yitirmemiştir. Fakat iç durumu onu yeni ve büyük sonuçlar doğuracak Fransız Devrimi gibi bir olaya sürüklemiştir.
2.  İhtilalin Nedenleri

“Başlangıç tarihi 5 Mayıs 1789 olarak kabul edilen Fransız İhtilali; meydana getirdiği gelişme ve olaylarla çeyrek yüzyıl bütün Avrupa’nın siyasi, sosyal, ekonomik hayatını altüst etmiş, sonuçları bakımından da etkileri bütün dünyada çok yönlü duyulmuş büyük bir olaydır. Kapsamı çok geniş olan bu ihtilalin Fransa’da meydana gelmesi ve başlamasının da çeşitli nedenleri vardır. Bunları iç ve dış olmak üzere iki grupta incelemek mümkündür.”4
Fransa’nın içyapısının bir sonucu olan bu nedenleri siyasi, düşünsel, sosyal ve ekonomik alanlarda olmak üzere dört bölümde incelemek mümkündür.
2.1.  Siyasi Nedenler

Fransız kralı ülkeye mutlak olarak egemendir. Halkın krala ve kralın hükümetine sonsuz bir itaati vardır. Fakat 18.yüzyılın başlarından itibaren krallık, halkla ilişkilerini kesmiş, dikkatini daha çok dış politikaya çevirmiştir. “Bunun da bir sonucu olarak, XIV. Louis döneminin sonlarına doğru, Fransa’nın iç yıkılışı başlamıştır.”5 Yani 18.yüzyılın sonlarına doğru siyasi yönetim ile halk arasındaki ilişkiler artık kopma noktasına gelmiştir.
2.2.  Düşünce Alanındaki Gelişmeler

“18.yüzyılın ‘Akılcı düşünüşü’ Fransa’da hızla gelişmeye başlamıştır. Bu düşünce sisteminin ortaya çıkardığı durum, o günkü Fransa düzenine karşıydı. Bu bakımdan düşünce sisteminin oluşumları ihtilalin meydana gelmesinde önemli rol oynamıştır. Nitekim ihtilalin Avrupa’nın diğer bir ülkesinde değil de Fransa’da çıkması, halka yön verebilecek çok sayıda üstün düşünürün bu ülkede var olmasındandı.”6 İhtilale etki yapan bu düşünürler: Montesquieu, Voltaire, Jean Jacques Rousseau, Diderat gibi isimlerdir.

Montesquieu: Krallığın baskıcı yönetiminin karşısında durmuştur. Ülkesinde İngiltere’dekine benzer şekilde anayasalı monarşi kurulmasından yana olmuştur. Güçler ayrılığı ilkesini savunmuştur.
Voltaire: Vicdan ve düşünce özgürlüğünden yana olmuştur.
Jean Jacques Rousseau: Toplum hayatının yeni baştan düzenlenmesi gerektiğini düşündüğü için “Toplumsal Sözleşme” isimli ünlü eserini yazmıştır. ”Ona göre devlet toplumsal sözleşmeden ibarettir. Kişiler arasında eşitlik esastır.”7
Diderot: Dönemin hemen hemen bütün Fransız düşünürlerinin makaleler yazdığı bir ansiklopedi çıkarmış, bununla siyasi, sosyal konularda ve düşünce alanında halkı aydınlatmaya çalışmıştır.
2.3.  Sosyal Yapı

Fransa’da İhtilal’den önce Ortaçağlardan gelen toplumsal eşitsizliğe dayalı bir yapı mevcuttur. Buna göre de halk imtiyazlı ve imtiyazsız olmak üzere iki sınıfa ayrılıyordu. İmtiyazlı sınıf; soylular ve papazlardan, imtiyazsız sınıf ise burjuva ve köylülerden oluşuyordu. Bu dört sınıfın durumlarından kısaca şöyle bahsedebiliriz:
Soylular: Toplumun en üstünde bulunan sınıfı meydana getirenler olup feodalite döneminden kalma birçok hakka sahipti.
Papazlar: İhtiyaçlar arasında ikinci sınıfı meydana getirenlerdir. İlerleyen süreçte papazlar da kendi aralarında rütbe ve mevkilerine göre çeşitli sınıflara ayrılmışlardır.
Burjuvalar: Ticaret ve sanayi ile uğraşan bu sınıf Fransa’nın geleceği üzerinde etkili bir konuma gelmişti. Aydınlarda bu sınıfın içerisinde yer almaktaydı. Güçlenen bu sınıf soylularla aralarındaki farklılığın kalkmasını eşitliğin sağlanmasını istemekteydi. Bu talepler ilerde ihtilalın meydana gelmesinde temel nedenlerden biri olacaktır.
Köylüler: Hukuk yönünden genellikle özgür olmakla birlikte siyasi haklardan yoksun olan bu sınıf mevcut düzene karşı gittikçe artan tepkilerin oluşmasına sebep olmuştur.
2.4.  Ekonomik Nedenler

Fransa’nın ekonomik durumu 18. yüzyıl boyunca süren savaşlardan ötürü oldukça yıpranmış bulunmaktaydı. Bir diğer taraftan bu yüzyılda sanayide de önemli gelişmeler olmuştur. Toplumda ise toprak zenginliğine dayanan ayrıcalıklı sınıfın durumu kötüleşirken ticaret ve sanayi ile uğraşan burjuvaların ülke ekonomisine katkısı yadsınamayacak derecede artmıştır.


“Fransız İhtilali’nin meydana gelmesinde önemli rol oynayan dış nedenler ikiye ayrılabilir: Birincisi, düşünce alanında 18.yüzyılda görülen gelişmelerdir ki, bu yüzyıla “Aydınlanma Çağı” denir. İkincisi, Amerika’daki İngiliz kolonilerinin İngiltere’ye karşı ayaklanarak bağımsızlıklarına kavuşmalarının Fransa üzerinde siyasi, mali ve düşünce alanındaki etkileridir.”8
Avrupa’da Yeniçağ döneminde düşünce alanında “Reform ve Rönesans” gibi iki önemli olay büyük rol oynamıştır. Bu dönemde her çeşit düşünce sisteminde “akıl” kavramı önemli bir etkiye kavuşmuştur.
“İşte 18.yüzyılda her çeşit düşünce sisteminde ‘akıl’ın önem kazandığı dönemde, bu boşluk doldurulmaya çalışılmıştır. Bu yüzyılda en çok işlenen ana konular “Akıl”, “Tabiat Kanunu” ve “Gelişme” olmuştur. Bu nedenden de 18.yüzyıla “Aydınlanma ve Işıklar Yüzyılı” da denir. Bu yüzyılın Fransız düşünürleri, akıl ilkesini mevcut olan sosyal ve ekonomik kurumlara uygulayarak insanları eleştirdiler. Serbest düşünme ve inceleme metodu, insanları özgürlüğe götürmüştür. Bu ise, mevcut mutlakiyetçi ve eşitsizliğe dayanan düzenin karşısında yer almıştır. Böylece akılcı metodun etkisi altında kalan siyaset, ekonomi, hukuk9,eğitim alanındaki  gelişmeler, bütün Avrupa’da olduğu gibi Fransa’da da etkili oldu.”

2.5.   Amerika Birleşik Devletleri’nin Bağımsızlığa Kavuşması
“Amerika’da on üç İngiliz Kolonisi’nin önce vergi sonra da siyasi bağımsızlıklarına kavuşmak için 1774 yılından itibaren bağlı oldukları İngiltere’ye karşı savaşmaya başlamadan Fransızlar tarafından kişi hak ve özgürlüğünün savunulması için açılan bir mücadele olarak nitelendirilmiştir. Bu bakımdan  Amerikalıların 1776’da yayımladıkları “Bağımsızlık Bildirisi” ve 1783’de bağımsızlıklarına kavuşmaları Fransa’da sempati ile karşılanmıştı. Amerikan Bağımsızlık Savaşı’na katılan Fransızlar, Bağımsızlık Bildirisi’nde öngörülen düşünceleri dönüşte ülkelerine getirdiler. Bu düşünceler ise Fransa’nın mevcut mutlakiyetçi düzeni ile çatışmada önemli bir etken oldu.”10
C.   FRANSIZ DEVRİMİ’NDE KADIN

“Kadınların erkeklerle birlikte insanlığı temsil ettiklerini ifade etme mücadelesinde Fransız  Devrimi  bir dönüm noktasıdır. Kadın erkekten daha az insan ve erkekten daha az yurttaş olmadığını Devrim sürecinde göstermiştir. Kadın hem kendisi hem sınıfının tanımı bağlamında halkının özgürlüğü hem de sınıfı için savaşmıştır. Bu bağlamda Fransız Devrimi kadınların tarihinde yeni bir sayfa açmıştır demek yanlış olmayacaktır.”11






1. Devrimde Kadının Rolü

Fransız Devrimi’nde eşitsiz bir rol dağılımı söz konusudur. Bu eşitsiz rol dağılımını, bu dönemde hem Devrim yanlısı hem de Devrim karşıtı kadınların erkeklerle eşit statüye sahip olmadığını tüm siyasi gruplarda görmek mümkündür.
“Kadınların kamusal alana girme çabaları en belirgin olarak salon sahipliğinde görülmekteydi(Landes,1990: 24). Devrimden önce ve devrim süresince üst sınıf kadınları kamu alanına girmek için edebiyatın, sanatın ve gündemdeki siyasi ve soysal konuların konuşulduğu salonları kullanmışlardır. Ancak bu salonlar birçok erkeğe göre erdemin çiğnenmesiydi. Erdemin galip gelmesi için kadının ait olduğu özel alanda kalması gerekmekteydi. Nitekim Rousseau, bu konuda düşüncelerini “Mösyö d’Alembert’e Tiyatro Üzerine Mektup(1758)” isimli eserinde şöyle açıklamıştır: “Aslında onu koruyacağımız yerde kadına hizmet etmekteyiz. Onun emrine girerek onu aşağılıyoruz. Paris’teki her kadın etrafına kendinden daha kadınsı erkeklerden oluşmuş bir harem toplanmıştır. Hepsi kadının etrafında ona kul köle oluyorlar. Oysa kadının ancak kalbine hizmet edilir.” Rousseau şöyle devam eder: “Ayrılığa dayanamayıp kendileri de erkek olamayacaklarına göre kadınlar bizleri kadınsılaştırmaktadırlar(Hunt,1996:147).”12
Burada tüm sınıflardan kadınların karşı karşıya kal- dığı bir bölünmeyi görmek mümkündür. Bölünme ve patriyarka eşitsiz rol dağılımını beraberinde getirecektir. Bunun sonucunda erkek kamusal alanda kadın ise özel alanda vardır. Yani erkek siyasetle, ekonomiyle ilgile- nirken kadın ailesiyle ilgilenecektir. “Devrim yanlısı kadınlar: 14 Temmuz 1789 tarihinde Bastille Sarayı’nın işgali, kralın İnsan ve Yurttaşlık Hakkı Bildirgesi’ni onaylamaması üzerine 1789 Ekim direnişleri 17 Temmuz 1791 tarihinde Champ de Mars Kıtali 1792’de kralın tahttan indirilmesi ve monarşinin tamamen kaldırılması talebiyle 10 Ağustos hareketi, Mayıs-Haziran 1793’te Jakoben-Jironden çatışması ve Mayıs 1795 ayaklanmaları gibi tüm direniş ve ayaklanmalarda hep varlardı.”13
Ancak kadınların birçok direniş ve ayaklanmada hareketi başlatıcı rol oynayıp devamında erkeklerin gerisinde yer aldığı görülmektedir. Ki bu dönemde kadınlar zaten yurttaşlık haklarından da yoksundular. Hak kazanımları için devrim yanlısı kadınların birçoğu edebiyat ve sanat faaliyetleri altında siyasi mücadele vermek adına siyasi kulüpler kurmuşlar aynı zamanda sınıf mücadelesi vermişlerdir. Kadınlar bu oluşum sayesinde toplumsal ve siyasal meseleler tartışabilmişler, kitaplar okuyabilmişler ve tüm baskılara rağmen cinsiyetler arasındaki siyasal ve sosyal rol ayrımı sorununu gündeme getirebilmişlerdir.
“Fransız kadınları kamusal ortak iyiye aktif bir biçimde katkı sağlamak istiyorlardı. Kendilerini  özgür bir halkın üyesi olarak görüyorlardı ancak erkeklerin despotizmini aşmak onlar içinde hiç de kolay görünmüyordu. Kendilerinden vatandaşlık hakları esirgeniyordu ama aynı zamanda “citoyenne” olarak isimlendiriliyorla rdı(Godireau,1990:68).
Fakat kadınlar ihtilal yıllarında verdikleri mücadelelerle pek çok hak kazanmışlardır.“ Örneğin; İnsan ve Yurttaş Haklar Bildirisi sonrasında, kız evlatlar mal paylaşımında erkek evlatlarla aynı haklara sahip olmuştur. 1792’de kadınların kamusal belgelerle tanıklık yapmaya ve uygun gördükleri taahhütlerde bulunmaya yetecek akla ve bağımsızlığa sahip oldukları kabul edilmişti.”14
Burada kadınların elde ettiği hakların medeni haklardan ibaret olduğunu, siyasi hakları kapsamadığını görmemiz mümkündür. Devrimin herkese sunduğu “eşitlik ve özgürlük” kadınlar siyasi haklara sahip olmadan kapsayıcı olamaz.
D.   SONUÇ

“Fransız Devrimi yılları, kadınların ve erkeklerin bir arada kimilerinin Devrim lehinde kimilerinin ise Devrim aleyhinde mücadele verdikleri yıllardır. Devrim kadınların tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. Kadın erkekten daha az insan ve daha az yurttaş olmadığını Devrim sürecinde göstermiştir. Kadın hem kendisi hem halkının özgürlüğü hem de sınıfı için savaşmıştır.”15
Fransız İhtilali’nde tüm sınıflardan ve siyasi gruplardan yola çıkarak kadının karşı karşıya kaldığı eşitsiz rol dağılımını görmek mümkündür. Çünkü erkek kamusal alanda siyasetle ilgilenirken kadın özel alanda ailesiyle ilgilenmekteydi. Daha önce olduğu gibi kadın Devrim yıllarında da başkalarına ihtiyacı olan, bağımlı, kendi ayakları üzerinde duramayan, kendi hayatı adına karar veremeyen anne ya da kız çocuk şeklinde kimliklendirilmeye çalışılmıştır.
Sonunda eşitlik uğruna mücadele eden kadınlar birçok medeni hakkı kazanmıştır ve siyasal haklar konusunda da oldukça fazla yol kat etmişlerdir.


Kadının Devrim içindeki konumunda hiç kuşkusuz Théoigre de Méricort, Charliotte Corday, Manon Roland, Madam Du Borry, Claire Locombe, Lucile Desmoulins, Olympe de Gouges gibi isimler belirleyici etki yaratmışlardır. Sonraki yıllarda kurumsallaşacak olan kadın-erkek eşitliğinin ilk tohumlarını o dönemde bu isimler atmıştır.
“Méricourt, siyasal bir düzen kurmanın erkek ve kadın tüm yurttaşlara hak ve sorumluluk yüklediği iddiasıyla; Corday’in sınıfı adına Marat’yı öldürmesiyle; Bayan Roland’ın sınıfındaki politikayla ilgisiz, çocuklarıyla ve ev işleriyle uğraşan kadınlardan farklı olduğunu Jirondin politikacılara destek vererek göstermesi suretiyle; Lacombe’nin Devrimi, Devrimci erkeklere rağmen savunan bir kadın olmasıyla; Lucile Desmoulins her ne kadar kocasından bağımsız bir kişilik göstermemiş olsa da kocasının yılmaz destekçisi olarak ve Olympe Devriminin gücünün Jakoben erkekler tarafından tüm kadınları ve Jakoben erkekler dışındaki eğilime sahip olan erkekleri hâkimiyet altına almak için kullanılmasına karşı kendi yöntemleriyle mücadele etmesiyle kadın erkek eşitliğinin ilk tohumlarını atmışlardır. Bu kadınlar doğrudan ya da dolaylı olarak kadın hakları, sınıfının tanımı bağlamında halkın özgürlüğü ve de sınıfının çıkarları için savaşmışlardır.”
Sonuç olarak Fransız Devrimi kadın mücadelesinde yeni bir sayfa açmış, yeni bir soluk olmuştur. Kadınlar tarih boyunca tüm zaman ve mekanlarda verdikleri var olma mücadelesini Fransız Devrimi’nde de göstermişlerdir. Sonraki yüzyıllarda kadın özgürlük mücadelesi Büyük Fransız Devrimi’nde tarih sahnesine çıkan kadınların açtığı yoldan ilerleyerek gelişecektir. Fransız Devrimi bu noktada, kadın mücadelesinin fitillenmesinde büyük önem teşkil etmektedir.
KAYNAKÇA

SANDER, Oral, (2013), Siyasi Tarih, Ankara, İmge Yayınevi
UÇAROL, Rıfat (1995), Siyasi Tarih, İstanbul, Filiz Yayınevi
İNTERNET KAYNAKLARI

http://www.liberal.org.tr/upresimler/makaleler/fransiz-devrimi-gerceksebebi.pdf Ulaşım Tarihi: 23.11.2015
http://www.politics.ankara.edu.tr/dergi/pdf/44/3/12_ mehmet_ali_agaogulları.pdf Ulaşım Tarihi: 23.11.2015
http://www.onlinedergi.com/makaledosyalari/51/pdf2007_2_19.pdf  Ulaşım Tarihi: 23.11.2015



    1 Siyasi Tarih, Rıfat Uçarol, Sayfa: 7
    2 A.g.e, Sayfa: 7
3  Siyasi Tarih, Oral Sander, Sayfa: 161-162
4  Siyasi Tarih, Rıfat Uçarol, Sayfa: 9
5  A.g.e, Sayfa: 10
6  A.g.e, Sayfa: 11
7  Siyasi Tarih, Rıfat Uçarol, Sayfa: 13
8  A.g.e, Sayfa: 13
   9 Siyasi Tarih, Rıfat Uçarol, Sayfa: 13
   10 A.g.e, Sayfa: 14
  13  A.g.e Sayfa:15
14  A.g.e Sayfa: 18
15  A.g.e Sayfa: 23


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder