17 Mart 2016 Perşembe

EURO’NUN ÜLKELERE GETİRDİĞİ ZORLUKLAR: PARA VE MALİYE SORUNLARI SORUNLARI İLE YUNAN KRİZİNİ ANLAMLANDIRMAK

Selen Yılmaz

Özet

Bu çalışmada, Euro’nun sentetik para olarak ortaya çıkışı çerçevesinde gelişen para ve maliye sorunları ele alınacaktır. Euro’nun avantajlarından çok ülkelere getirdiği zorluklara değinilip bu sorunların etkileri incelenecektir. Bu veriler ışığında somut örneklerle Yunan Krizi yorumlanıp Avrupa Birliğinin bölgede yaşanan olumsuzluklar karşısında ne şekilde hareket ettiği anlatılacaktır.


16 Mart 2016 Çarşamba

KADININ GÖRÜNMEYEN EMEĞİ VE CİNSİYETÇİ İŞ BÖLÜMÜNÜN TOPLUMSAL HAYATA YANSIMASI

Ayda Sezgin

A. GİRİŞ




Bu çalışmada feodalizmden kapitalizme geçiş döneminde kadının görünmeyen emeği ele alınmıştır. Dünya Savaşları döneminde döneminde kadınların evden çıkıp toplumsal üretime katılmaları ve bu katılım sonucu yaşadığı sorunlar toplumsal cinsiyet kalıplarınca irdelenmiştir. Kadınların ev eksenli üretim yapması ve yarı zamanlı çalışmanın cinsiyetçi işbölümü olduğu vurgusu üzerinde durulmuştur.Son olarak güncel bir konu olan doğum izni yasasının kadınları eve kapatmaya yönelik politikalardan biri olduğu tartışmaya açılacaktır.


SEÇMEN DAVRANIŞLARIYLA EKONOMİNİN İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA: TÜRKİYE’DE SEÇMEN DAVRANIŞLARININ GENEL İNCELEMESİ

Ersel Koruk

ÖZET
             
           Demokratik ülkelerde siyasal iktidarın belirlenmesinde seçmen davranışlarını analiz etmek en önemli unsurdur. İktisat teorisinde siyaset ile ekonomi ilişkisiyle ilgili ortaya konan hipotezlerin çoğunluğuna göre seçmen, ekonomik anlamda getirinin kendisine faydasını göz önüne alarak tercihini yapmaktadır.

Bu araştırmanın amacı da siyaset ile ekonomi ilişkisiyle ilgili genel hipotezleri kısaca açıklayarak Türkiye özelinde; ekonominin seçmen davranışı üzerindeki etkisini incelemektir.




17 Şubat 2016 Çarşamba

Melez Bir Kalkınma Modeli Örneği: Güney Kore


Yunus Turan

A. GİRİŞ
Kalkınma, sanayi devrimi ile beraber ekonomilerin en önemli gündem maddesini oluşturmuştur. İktisat teorisi içinde böylesine önemli yer tutan bu kavramın ortaya çıkışı ise gelişmiş ve az gelişmiş ekonomi kavramlarının doğuşu ile olmuştur. Farklı ekonomiler arasında yapılan kıyas ile ulaşılan sonuç gereği ekonomiler gelişmiş ve az gelişmiş şeklinde kategorize edilmiştir. Yapılan bu sınıflandırma işlemi ise geri kalmış ekonomiler ile gelişmiş ekonomiler arasındaki makasın nasıl kapatılabileceği sorunsalını doğurmuştur. İnsanlar yaşam koşullarının daha iyi bir düzeye eriştirilmesi için bir mücadele içerisine girmişlerdir. Bu amaçla üretilen çözümler ise kalkınma kavramını doğurmuştur. Sanayi devrimi ile beraber ekonomi içerisinde önemli bir pay edinen sanayinin payının arttırılmasının refahın kapısını aralayacağı düşünülmüştür. Dolayısıyla gelişmişlik, az gelişmişlik ve kalkınma kavramları sanayi ekseninde konumlanmıştır. Bu yüzden kalkınma sorunu sanayileşememiş ve geri kalmış ülkelerin ortak paydası olmuştur. Şüphesiz böylesine önemli ve çözümlenmesi problemli olan bir konu üzerine çok fazla tartışma ortaya atılmış ve farklı stratejiler geliştirilmiştir. Geliştirilen bu çözüm yolları da şüphesiz farklı iktisat okullarının görüşlerine dayandırılmış ve farklı görüşlerin varlığı nedeni ile karmaşık bir yapı halini almıştır. Gelişmiş ekonomiler seviyesine ulaşmak isteyen ülkeler ise bu yaklaşımları kullanarak iktisat politikaları geliştirmiş ve iktisadi hatta siyasi atılımlarını bu doğrultuda biçimlendirmiştir. Bu çalışmada da öncelikle gelişmişlik ve az gelişmişlik olgusu ortaya konulacaktır, bu çerçevede kalkınma kavramı ve kalkınma modelleri irdelenip Güney Kore kalkınması bu modeller ışığında incelenecektir.


11 Şubat 2016 Perşembe

Marmara Üniversitesi SBF Kamu Yönetimi (Fransızca) Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Merve Özdemirkıran ile Suriye İç Savaşı Üzerine Söyleşi

Özgenur Aktan



Sayın Merve Özdemirkıran, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Okuyucularımız için kendinizden ve çalışma alanlarınızdan bahsedebilir misiniz?


Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunuyum. Lisans derecemi aldıktan sonra da hemen Fransa'ya gittim. Ortadoğu'ya meraklıydım ve Ortadoğu çalışmaları için de en iyi adres Sciences PO Paris'te (Paris Siyasal Araştırmalar Enstitüsü'nde) Gilles Kepel'in kürsüsüydü. Dolayısıyla master için oraya gittim. Bu süreçte Gilles Kepel ile birlikte Türkiye'nin Irak politikasını çalıştım. Sonrasında yine aynı kurumda doktoraya başladım. Doktora çalışmamı Profesör Riva Kastoryano ile tamamladım. Kendisi büyük ölçüde transnasyonel aktörlerin, ulus ötesi aktörlerin, siyasete etkisi üzerine çalışıyor. Ayrıca geçmişte de göç, diaspora ve diaspora oluşum süreci alanları üzerine çalışmalar yürütmüş bir isim, Riva Kastoryano. Ben de özellikle dış politika yapım sürecinde transnasyonel aktörler ile ilgilendiğim için kendisi ile çalıştım. Doktora tezim Kuzey Irak'a yatırım yapan Türk iş adamları üzerineydi. Yani devlet dışı, ulus ötesi, transnasyonel  aktörler olarak bu iş adamlarının; Kuzey Irak'taki devletleşme (state building, devlet inşası) sürecine ve Türk dış politikasına nasıl etkide bulunduklarını inceledim. Bilindiği gibi Ortadoğu'da bir Kürt devletinin kurulması Türk dış politikası açısından problemliydi, hassas bir konuydu. Bu doğrultuda Türk dış politikası için Kuzey Irak, bir tabuydu. Ancak Irak Savaşı sonrasında bu devlet fiilen kuruldu ve böylece birtakım de facto ilişkiler gelişmeye başladı. Bu durum Türk dış politikasını da doğrudan etkiledi. Dolayısıyla doktora tezimde; Türk iş adamlarının faaliyetlerinin, dış politika yapım sürecini nasıl etkilediğine yer verdim ve bir de üçüncü boyut olarak bütün bu ilişkilerin; Kürt sorununa nasıl yansıdığını ve Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne hem ekonomik anlamda hem de bölgesel kalkınma anlamında nasıl bir etkisi olduğunu inceledim. Yani böyle üç boyutlu bir doktora çalışmasıydı. Bu bağlamda çalışma alanımın esas, ana damarı; dış politikadaki ulus ötesi, devlet dışı, ekonomik aktörlerin dış politika yapım sürecine ve devletler arası ilişkilere nasıl tesir ettikleridir. Türk dış politikası, özel olarak ilgilendiğim bir alandır. Ayrıca göç konusu da yine ilgilendiğim bir alan. Türkiye'ye döndükten sonra göç olgusu üzerine çalıştım. Özellikle Yardımcı Doçent Doktor H. Deniz Genç ile -kendisi şu anda Medipol Üniversitesi'nde çalışıyor- bu konuda bir çalışma yürüttük. Yaklaşık bir yıl süren araştırma sürecinde, İstanbul'daki muhtarlarla birebir görüşme yaparak -tümüne telefonla ulaştık, bir kısmıyla mülakatlar yaptık- İstanbullular'ın Suriyeli algısını kalitatif yöntemler ile ölçmeye çalıştık. Yani yerel ölçekte, İstanbullular Suriyeliler'in gelişini nasıl algılıyor sorusunu, mahalleli ile iç içe olduklarını düşündüğümüz muhtarlar aracılığıyla ele aldık. Dolayısıyla uluslararası göç, özellikle o göçün bir dış politika sonucunda nasıl yansıdığı gibi konular da çalışma alanlarım arasında yer alıyor.

9 Şubat 2016 Salı

İran İslam Devrimi

Ecenaz Terzi

İran Devrimi veya İslam Devrimi 1979 yılında İran’ın Muhammed Rıza Pehlevi liderliğindeki bir anayasal monarşiden, Ayetullah Ruhullah Humeyni yönetiminde İslam hukuku ve Şiî mezhebi görüşlerini esas alan şeriat cumhuriyeti kurulmasına dönüşen popüler hareketin adıdır.”1 

İran’da 1979 yılında Ayetullah Humeyni taraflarınca gerçekleştirilen İslam Devrimi öncesi, yönetim anayasal monarşiyle Pehlevi Hanedanı’ndaydı (Anayasal Monarşi: Meşruti monarşi diye de bilinir. Monarkın yetkililerinin bir anayasa tarafından sınırlandırıldığı şeklidir. Bu açıdan mutlak monarşiden ayrılır. Meşruti monarşiler aynı zamanda parlamenter monarşidir. Monarşi bir hükümdarın devlet başkanı olduğu yönetim biçimidir). Peki ya bundan önce İran’ın siyasal yapısı neydi? Hangi yönetim şekli benimsenmişti? Halk neyden hoşnut değildi de devrim gerçekleşti? Bizim bu soruları yanıtlandırabilmemiz için 1979 öncesi İran’ına bakmamız gerek...


4 Şubat 2016 Perşembe

Hazar Vural ile İran Nükleer Anlaşması Üzerine Söyleşi

Özgenur Aktan




Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Okuyucularımız için kendinizden ve çalışma alanlarınızdan bahsedebilir misiniz?

Şu an halihazırda Yıldız Teknik Üniversitesi’nde doktora tez aşamasındayım. İran dış politikası odaklı çalışıyorum. Lisans ve yüksek lisans derecelerim Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler üzerine. İki buçuk yıl Türk Asya Sratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM)’nde, Ortadoğu Masası’nda çalıştım. Evvelinde BİLGESAM’da üç ay kadar bir dönemim oldu. Daha çok Ortadoğu, İran ve güvenlik konuları üzerine yoğunlaşıyorum. Yüksek lisans tez araştırmam İran hakkındaydı. Tez konumda İran toplum yapısını ve bu toplum yapısının dış politikayı nasıl şekillendirdiğini incelemiştik. İran’a, çeşitli konferanslar vesilesiyle, son üç yılda beş sefer gitme şansım oldu. Farsça öğreniyorum, ayrıca.


31 Ocak 2016 Pazar

İtalyan Birliğinin Sağlanması

Sedat Kubat

18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa siyasi tarihi dönüm noktalarını yaşadı: 1789’da gerçekleşen Fransız
İhtilali ve 1815 Viyana Kongresi. Bu iki olay Avrupa tarihi açısından ne kadar önemli olsa da ilerleyen süreçteki gelişmeler bizleri yeni düşünce akımlarının yayılmasıyla ve mutlakiyet yönetimlerinin ortadan kalkmasıyla veya zayıf duruma düşmeleriyle yeni devletlerin kurulmasına, mevcut dengelerin bozulmasına ve coğrafyada köklü değişikliklerin yaşanmasına götürecektir. Varılan noktada eski yönetim biçimleri, ekonomik yapı ve özgürlük anlayışında değişiklik meydana gelmesi sürecin zorunlu bir sonucuydu. Ortaya çıkan milliyetçilik akımı ve bağımsızlık anlayışı ise Sırbistan, Macaristan, Yunanistan, Belçika, Karadağ, Bulgaristan, Almanya ve İtalya gibi yeni devletler ortaya çıkardı. Kurulan bu yeni devletler kuruluş şekli itibariyle farklılık gösterseler de Avrupa coğrafyasını yeniden şekillendirmeleri gibi bir ortak paydada birleşiyorlardı. Her birinin tesir değerliği ise elbette farklıydı. Ancak en etkili sonuçları Alman birliği ve İtalyan birliğinin kurulması getirecekti.


26 Ocak 2016 Salı

Bismarck'ın Almanyası

Melisa Deniz Özkeleş

Alman birliği üç safhada gerçekleşmiş olup, bunların her biri ayrı bir savaştır. Bu birliğin kuruluşuysa Prusya’nın ve onun şansölyesi Bismarck’ın eseridir. Avrupa’da yeni yayılan Protestanlığın, Katoliklerle olan kanlı savaşından Almanlar ve Alman birliği oldukça etkilenmiştir. Bu din savaşları sonucu ağır can kayıplarının yanı sıra Alman aidiyeti de kaybedilmeye başlanmıştır. Almanlar bölünmeye, birçok siyasal temsilcilik ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu bölünmüşlük Alman birliği arayışlarının önündeki en büyük engellerden biri olmuştur.

Almanya’da doğan küçük temsilciliklerden biri olan Prusya, yıllar sonra Alman birliğini kuracaktır. Prusya’dan Alman Birliğine uzanan bu süreçte karşımıza Alman tarihinin önemli ismi Otto Von Bismarck çıkmaktadır. 


23 Ocak 2016 Cumartesi

Prof. Dr. Mehmet Altan ile Karşılaştırmalı Avrupa Tarihi

Şaban Çaytaş - Mehmet Orkun Genç

Aydınlanma düşüncesinin günümüz Avrupa’sının dinamikleri oluşurken etkisi oldukça fazla. Günümüz de bu yönde nasıl bir kültürel etki görüyorsunuz?


Aydınlanma Çağı nedir diyecek olursak kilisenin egemenliğinin son bulması aslında Aristoteles’in bilim anlayışı yerine Bacon’ın bilim anlayışının, deneyin ve aklın öncülüğünde bilimin devreye girmesi, insanın odak noktası haline gelmesi, doğaüstü güçlerin egemenliğinden kurtulup insana dayalı olarak hayata bakan endüstriyel yapının devreye girmesi; sanayileşmenin hızlandığı, toplumsal yapının değiştiği, makineleşen ve toplum dinamizmini bunun üzerinden hızlandıran bir süreçtir Aydınlanma Çağı… Bugünkü Avrupa’nın temelinde insanlığın geçirdiği bütün bu aşamalar mevcuttur ama bu aşamalar gittikçe de hızlanıyor. Aydınlanma Çağı ile birlikte yaşam hızının bir ivme kazandığını görüyoruz; Ortaçağ düşüncesinin pozitif yanının netleşmesi ve bunun egemen hale gelmesi aydınlanma ile birlikte olmuştur. Aslında bu da Sanayi Devrimi sürecinin yeni yüzünü teşkil ediyor. Onun için bu düşünce Avrupa’nın kültürel değişimi gibi birçok alanda değişimi açısından çok önemlidir.


19 Ocak 2016 Salı

Asırların Getirdiği Demokrasi: Magna Carta

Ayça Gegeoğlu



Bir ülkede demokratikleşme süreci kültür ve ekonominin gelişmesi ile başlar. Kültür, geçmişten yola çıkarak günümüze kadar insanların kendilerinde bıraktığı hisler bütünü, ekonomik gelişme ise geçmişten bugüne bir başarı sonucu elde edilen, oturtulmuş bir sistematiktir. İngiltere’ye özel bir sistem, teorilerinden çok tarihsel bir süreç içerisinde ortaya çıkmıştır. İngiliz siyasal sisteminde yeniliğe açık olma ve gelenekselliğin bir arada olması yüksek kültür düzeyi ile ekonomik gelişme sonucu olarak yaşam kalitesinin artmasıyla demokrasiye uygun zemin sağlamlaşmış ve ilerlemiştir. Özellikle İngiltere’de XIX. ve XX. yüzyılın başlarında var olan siyasi ekonomik üstünlük toplum bireylerine yüksek yaşam düzeyi sağlamıştır. Böylece 1200’lerden gelen kişisel özgürlük ve hak istemleriyle beraber İngiltere’ye kişisel özgürlüklerin en çok geliştiği ülke unvanını beraberinde getirmiştir. İngiltere, geçmişten bugüne kendi kimliğini oluştururken birçok aşamadan geçmiş ve kendine has bir yapı elde etmiştir. Bir ada ülkesi olması hammaddenin teminatı için İngiliz halkının denizlere açılmasını sağlamış onu ekonomik devrime itmiş bu da İngiltere’nin dünya ticaretinde ön plana çıkmasını sağlamıştır. Yaptığı istilalar ile elde ettiği yerleri kolonileştirip zamanla sömürgeleştirmiştir. Eskiden bu yana İngiliz halkının demokratik bir sistem için çabalaması onları kaçınılmaz, olumlu bir sonuca itmiştir.

17 Ocak 2016 Pazar

FRANSA’YI DEVRİME GÖTÜREN SÜREÇ VE DEVRİMDE KADIN

Ayda Sezgin

A. GİRİŞ

Yakınçağ tarihinin en önemli olayı, bu çağı başlatan Fransız İhtilali (1789)’dir.
1789 Fransız İhtilali, 18. yüzyılın sonlarına kadar gelen Avrupa (etkileri dolayısıyla dünya) siyasi haritasını ve güçler dengesini büyük ölçüde yıkmış, özellikle Birinci İmparatorluk döneminde (1804-1815), Fransa’ya bağlı olmak üzere yeni bir Avrupa siyasi haritası ve güçler dengesi oluşturmuştur. Bu imparatorluğun 1814 yılında yıkılmasıyla da Avrupa’da bir güçler boşluğu doğmuştur. Bu boşluk ise, 1815 Viyana Kongresi kararlarıyla Avrupa’da yeni bir siyasi harita ve güçler dengesi kurularak doldurulmuştur. Bu durum da 1. Dünya Savaşı’na ( 1914-1918) kadar sürmüştür.”1


Yeni bir çağın başlangıcı olan Fransız Devrimi; siyasi gelişmelerin yanısıra fikir ve düşünceden ekonomiye kadar birçok alanda getirdikleriyle başta Avrupa’yı sonra Dünya’yı derinden etkilemiş, yeni bir dünyanın oluşmasında önemli bir rol oynamıştır.