4 Eylül 2014 Perşembe

Anarşizm ve Şiddet

Fatih KOÇAKLI*

Anarşizm, kelime anlamı olarak yöneticisizlik demektir. Anarşist sistemde her türlü yönetim biçiminin bertaraf edilmesi amaçlanmaktadır. Anarşist politik felsefede bireylerin birbiriyle eşitlenmesi ve özgürce bir işbirliği içinde bir toplum yaratılması esas alınmaktadır. Özel mülkiyet üretim araçlarını toplumsallaştırmayı amaçlaması da anarşizmin kaynağını sosyalist düşünceden aldığını bizlere gösteriyor. Sermaye ve yönetim gücüne devletin müdahale etkisini sıfırlamak en büyük amaçtır diyebiliriz.Mutlak diktayı bir şekilde kabul eden toplumun büyük bir kesimi anarşizm düşüncesini yanlış anlamıştır. Anarşizmin tartışmalarda şiddeti teşvik ettiği söylense de işin aslı öyle değil. Mevcut tahakküm sistemlerinden çıkarı olan bireylerin anarşiyi yıkıcılık olarak görmesi doğaldır. Kapitalist düzene göre yaşamaya çalışan toplumların büyük bir kesimi, çıkarlarına ters düşen görüşleri ötelediği gibi anarşizmi de fikirsel dünyasından uzaklaştırmaktadır.
Ülkemizde aşırı uç sol grupların fikri haline gelen anarşi düşüncesi için sol’ un en güzel hali diyebiliriz. Genelde ülkemizde işçi sendikalarının ve tkp’ nin dile getirdiği anarşizm fikri, toplumun anarşizm algılarında bazı yanlış anlamalara sebep olmuştur. Oysa, anarşizmde şiddet ancak var olan tüm tahakküm biçimlerinin bertaraf edilmesinin bir aracıdır. Anarşist düşünürlere göre şiddet yönetimsizlik seviyesine gelene kadar bir araçtan başka bir şey değildir. Kurulan çeşitli anarşi ütopyalarına baktığımız zaman şiddetin bir süre sonra ortadan kalktığını görürüz. Anarşizmde şiddet’i bir süreliğine kullanmak esastır.

Yeni bir düzen kuralacağı zaman eski düzenin yıkılması gerekir. Bu eski sistemin yıkılma işlemi şiddet eylemlerinin oluşmasına neden olabilir. -İster demokrat ister sosyalist ya da cumhuriyetçi olalım – İnsanlar, şiddet eğilimini oluşturduğu için anarşizmi ve anarşistleri suçlasalar da onların kuruluşları da şiddet temelli olmuştur. Bunun en büyük örneğini Fransız ihtilalinde görüyoruz. Dünyanın politik gidişatını değiştiren, bir çeşit özgürlük ve insan hakları devrimi olan Fransız devriminde binlerce kişi ölmüş, taş üstünde taş kalmamıştır. Diyebiliriz ki ; yeni sistemin kurulması için bazı gerekliliklerin temellendirilmesi şarttır. Ancak verilen zorlu mücadeleler sonunda yeni bir sistem kurulabilir.

Günümüz politik-emperyal sistemde asıl şiddeti oluşturan devletin ta kendisidir. Devletin halkı saf dışı bırakmayı amaçlaması şiddet unsurlarını tetiklemektedir. Devlet terörü olarak adlandırdığımız bu olay etki-tepki meselesi halinde kendisini göstermektedir. Halkın devlete tepkisi, bireyleri anarşizm arayışına sürükleyebilmektedir. Son dönemlerde diktatörlüklerin birbir yıkıldığını görüyoruz. Tepkilerin ana akım medya ve sosyal medya kanalları aracılığıyla çığ gibi büyüdüğü şu dönemde anarşist düşüncenin belirli zamanlarda politik bir zeminde tekrar canlandığı söylenebilir. Taksim gezi parkı olaylarında ilk olarak anarşizm amacı olmadığı fakat sonralarda anarşist eylemleri güden sol grupların ve aktivist insanların sayısının artmasını buna örnek gösterebiliriz. Anarşizm, bireyin rasyonel karar alabilme mekanizmasını canlandırmayı amaçlar. Şöyle ki ; insanın, devletin ve sermaye sahiplerinin etkisi altında kalmadan en doğru kararı verdiğini saptamak zor değil. Ayrıca , anarşizmde eşitlik düşüncesine yoğunlaşıldığı bir gerçek. Anarşist düşünürlere göre iktidar olmayan toplumsal yapıda herkesin eşit olduğu toplumsal ve ekonomik formlar var olacaktır.


*İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İşletme Bölümü 3. Sınıf Öğrencisi
Kaynakça

Joseph Stalin, Anarşizm mi Sosyalizm mi?
Mustafa Akyol, Ahlaki Kapitalizm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder