31 Ağustos 2014 Pazar

Toplumsal Narsizm'in Nesnesi Olarak Etnisite Üzerine Kısa Bir Değerlendirme

Halil İbrahim BİNİCİ

Milliyetçilik bir çocukluk hastalığıdır. O insanlığın kızamığıdır.

Albert Einstein, Mektup (1921)

Ekho ve Narkissos
Freud’un en verimli ve kapsamlı keşiflerinden biri olan narsisizm kavramı sevgi, iğdiş edilme korkusu, kıskançlık, sadizm gibi belirgin olguları açıklamakla birlikte, bastırılan sınıfların yöneticilere sadık kalmaya gönüllü olmaları gibi kitle olgularının açıklanması içinde kullanılmaktadır.[1]

Freud’un Yunan Mitolojisi’nden yararlanarak türettiği narsisizm kavramı, mitos kahramanının – Narkissos- bilinçaltını yansıtmaktadır:

29 Ağustos 2014 Cuma

'Ben hasta bir adamım…Gösterişsiz, içi hınçla dolu bir adamım ben.'

Eren AKPINAR 

'Tüm yaşamımı pamuk ipliğine bağlar gibi tek bir sözcüğe bağlamamdan daha ciddi ne olabilir?' (Budala - syf.213)

Jülyen takvimine göre 11 Kasım'da bir bebek doğmuştur Moskova'da. Çocukluğunu sarhoş bir baba ve hasta bir anneyle geçiren, babasının doktoru olduğu hastaların hikayelerini dinlemeyi seven, sert disipliniyle tanınan Petersburg Mühendis Okulu'nda öğrenim gören, sinirli ve aşırı duyarlı bir yapıya sahip olduğu için arkadaşları tarafından 'Ateş Fedya' diye çağrılan, daha sonra babasının vefatı üzerine bu ölümü arzuladığı düşüncesi sebebiyle depresyona giren, sara nöbetlerinden ilkini bu evrede yaşayan, tüm bu süreçlerde bolca okuyan bir genç adam.

14 Ağustos 2014 Perşembe

Kolektif Bilincin Gölgesinde Politika Yapmak

İbrahim ALTUNBAŞ
“bilinç böyle korkak ediyor hepimizi: 
düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor 
yürekten gelenin doğal rengini. 
ve nice büyük, yiğitçe atılışlar 
yollarını değiştirip bu yüzden, 
bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.”
Hamlet, William Shakespeare

Bilinç kavramı her ne kadar psikolojik olguları ifade etmek için kullanılsa da bilincin sosyolojik bir boyutu da söz konusudur ve genellikle bu durum göz ardı edilir. Her toplumun kolektif bir bilinci vardır ve kimliğini bu bilinç ekseninde şekillendirir. Kolektif bilinç kavramını ilk kez Durkheim geliştirmiş ve bu kavramı Toplumsal İşbölümü adlı eserinde şu şekilde ifade etmiştir:

Aynı toplumun ortalama yurttaşlarının ortak inançlar ve duygular bütünü, kendine ait bir hayata sahip özel bir sistem oluşturur; bu sistem kolektif veya ortak bilinç olarak adlandırılabilir… Nitekim o, sadece özel bilinçler sayesinde algılansa bile, ondan tamamen farklı bir şeydir. (Durkheim, 1983)

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Suriye'ye Geçen Yüzyıldan Bakış

Ersel KORUK

Geçtiğimiz son yüzyıl Ortadoğu’yu baştan aşağı değiştirmiş, istikrarsız bir yapı getirmiş, savaşlar ölümler düzeni içerisine sokmuştur. Yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları olan bu coğrafya 1. Dünya Savaşı’nın ardından bölünmüş birçok yeni devlet oluşmuştur. Devamında iki büyük dünya savaşı arasındaki dönem ise bölge ülkeleri için manda yönetimi dönemini temsil etmiştir. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bölge ülkeleri birer birer bağımsız olmuşlar; ancak birçok sorunla da yüzleşmek durumunda kalmışlardır. Yaklaşık yüzyıllık bir sürenin ardından bölge bu kez Arap Baharı -Aralık 2010’da Tunus’ta başlayıp bölge ülkelerine yayılan devrim dalgası- ile çalkalanmaktadır. Bu devrim dalgasının etkilediği ülkelerden biri de Suriye oldu. Suriye’de iktidar düşmedi, ancak devam eden bir iç savaş söz konusu. Suriye’deki süreci incelemek, iyice anlamak için geçtiğimiz yüzyılın incelenmesi, iyice anlaşılması gerekiyor.

Çağdaşlaşma ve Tanzimat'ın Çağdaşlaşma Algısı

Miray KARADENİZ

16.yüz yıldan günümüze kadar gelinen süreçte teknolojik, toplumsal, iktisadi ve politik anlamda medeniyetler arasından en gelişmiş olanının -Avrupa- niteliklerini ifade eden kavrama çağdaşlık denir. Farklı medeniyetlerin sözü edilen alanlarda ehlileşmek için gösterdikleri faaliyetler de çağdaşlaşmayı ifade eder. Batılılaşma, sanayileşme, modernleşme, avnıpaltlaşma sözcükleri de çağdaşlaşmanın yerine kullanılır. Bunun yanı sıra bazı düşünürler modernleşme ve çağdaşlaşmayı iki farklı kavram olarak ele alırlar. Onlara göre modernleşme insanı ve toplumu kendi benliğinden uzaklaştırıp suni koşullanmalara dönüştürmek üzere bir projeyken; çağdaşlaşma insanı yeniliklerle donatan bir süreçtir. Modernleşme bir dayatmaysa, dayanakları Avrupa medeniyeti içerisinde gelişen kavramlardadır. Bu kavramlarda Avrupa medeniyetini çağdaş kılan etkenler olduğundan modernleşme ve çağdaşlaşma kavramlarını farklı olarak ele almak gereksizdir.

12 Ağustos 2014 Salı

Anarşizm ve Tolstoy

Halil İbrahim BİNİCİ

“Benim vicdanım bana aittir, benim adaletim bana aittir ve özgürlüğüm bağımsız bir özgürlüktür.”  Pierre Joseph Proudhon

Anarşizm ve Kısa Tarihi

Felsefi bir akım ve ideoloji olarak baktığımızda herhangi bir siyasal otoritenin varlığını kabul etmeyerek bireyin özgürlüğünün baskı altına alınmamasını savunan Anarşizm, insanların kendi kendilerini yönetme talebinde bulundukları yerlerde biçimlenmeye başlamıştır. Anarşizm,Sanayi Devriminin gerçekleşmesi sonucu emeğin sömürülmesi, siyasal iktidarların ve toplumun burjuvalaşması, sosyo-ekonomik eşitsizliklerin artması, liberal fikirlerin ekonomik hayatın her alanında daha fazla görülmesi ve etkisinin günden güne arttırmasından kaynaklanan tahakküm ilişkilerine bir tepki olarak doğmuştur.[1] Böylece Anarşizm hem devleti hem de sermayeyi yıkmak gibi ikili bir meydan okuma özelliği kazanmıştır.[2]

Niccolo Machiavelli ve Eleştirileri

Onur ASLAN

Machiavelli, 3 Mayıs 1469’da İtalya’nın Floransa kentinde dünyaya gelmiştir. Adının duyulduğu 1498 yılına kadar hakkında çok bilgi olmayan Machiavelli’nin Latin ve Yunan Edebiyatı öğrendiği ve babasından hukuk dersi aldığı bilinmektedir. Daha çok kendi kendini yetiştiren biri olarak tanımlanır. İtalyan Rönesans hareketinin en önemli düşünürü olarak gösterilen Machiavelli tarih ve politika biliminin kurucusu olarak görülür. Aynı zamanda askeri stratejist, şair ve oyun yazarıdır.

O dönem Venedik Cumhuriyeti, Milano Dükalığı, Floransa Cumhuriyeti, Napoli Krallığı ve Roma Papalık Devleti olmak üzere beş parçadan oluşan İtalya, hem papalığın yükseliş çabalarının sarsıcı etkisine hem de Fransa ve İspanya’nın toprak tacizlerine maruz kalıyordu. Bu beş parçadan Floransa Cumhuriyeti’nin çeşitli devlet görevlerinde çalışarak Onlar Kurulu[1] sekreterliğine kadar yükselen Machiavelli, Medici[2] ailesinin Cumhuriyeti yıkmasıyla birlikte ağır cezalar ve işkencelerden sonra sürgün edildi. İşsiz kalıp, çiftliğine çekilen Machiavelli’nin büyük tartışmalar yaratan düşünceleri ve eserleri bu sürgünle gün yüzüne çıkmaya başladı. O dönem devletin resmi işlerinden uzak tutulan Machiavelli, yazarak hizmet etmeye devam etmek istiyordu. Çiftliğinde kaleme aldığı “Söylevler” ve “Prens”(en çok okunanı budur) kitapları ona yöneltilen eleştirilerde baş kaynak olarak kullanılmıştır.

Blade Runner: Yaratılışa anlam kazandırma ve varlığı kabullendirme çabası üzerine bir film

Özgenur Aktan 

Dünya dışındaki gezegenlerin incelenmesinde robotların kullanılması fikri geniş bir taraftar toplamış ve böylece 21.yüzyılın Los Angelas’ındaki robot arzı -ciddi bir rekabete ulaşmaya artık pek yakın boyutlarda- artmıştır. Çünkü gezegenlerin, insanlığın çıkarları için kullanılabilecek yönlerinin ortaya çıkarılması sürecinde, insanlar yerine robotları ileri sürmenin uzun vadede daha az maliyet taşıyacağı düşünülmektedir. 

Mottosu “İnsandan daha insan” olan Tyrell Şirketi ise robot üretimini hem niteliksel hem de niceliksel olarak öyle ileri bir seviyeye taşımıştır ki zihinlerde bağdaşık bir cins olarak algılanan, Replicant-Kopya adı verilmiş robotları herhangi bir insandan ayırabilmek giderek güç bir hal almıştır.