Hasan MISIR
Minerva dergisinin geçen sayısındaki yazımı; 30 Mart Yerel Seçimleriyle, demokrasimizin seçimsel demokrasi modundan kurtularak, özgürlükçü ileri demokrasi ligine terfi etmesini temenni ederek bitirmiştim…
Merkezi Washington’ da olan ve dünya üzerinde 120 şubesi bulunan, demokrasi derecelendirme kuruluşu Hürriyetler Evi’nin ( Freedom House) bir önceki raporunda Türkiye “ kısmen özgür “ ülke konumunda iken, yayınlanan son raporda 100 üzerinden 64 kötü puanla ne yazık ki “ özgür olmayan ülkeler “ sınıfına geriledi. Bu durumun AKP hükümetinde rahatsızlığa yol açması doğal olmakla beraber; alınganlığa kapılıp hemen karşı taarruza geçilmesi, içerde kolaycılıkla izah edilebilse dahi, dışarıda bize hiçbir şey kazandırmayacaktır. Televizyon yokken, Avrupalı rakiplerimizle yapılan spor müsabakalarını radyodan dinler ve spikerle birlikte, yabancı hakemlerin bize karşı nasıl taraflı davrandıklarına hayıflanır dururduk. TV denen kutu kralın çıplak olduğunu gösterince, bu sektörden nemalanan kitle, zorunlu olarak lafa değil spora yatırım yapmanın normatif yolarına yöneldi…Darısı siyasetimizin başına derken; bu noktada ülkemizde esas itibariyle iktidar kadar muhalefetin ve sivil toplum örgütlerinin de birey veya toplu olarak bireylerce sorgulanması gerektiğini vurgulamak isterim.
Merkezi Washington’ da olan ve dünya üzerinde 120 şubesi bulunan, demokrasi derecelendirme kuruluşu Hürriyetler Evi’nin ( Freedom House) bir önceki raporunda Türkiye “ kısmen özgür “ ülke konumunda iken, yayınlanan son raporda 100 üzerinden 64 kötü puanla ne yazık ki “ özgür olmayan ülkeler “ sınıfına geriledi. Bu durumun AKP hükümetinde rahatsızlığa yol açması doğal olmakla beraber; alınganlığa kapılıp hemen karşı taarruza geçilmesi, içerde kolaycılıkla izah edilebilse dahi, dışarıda bize hiçbir şey kazandırmayacaktır. Televizyon yokken, Avrupalı rakiplerimizle yapılan spor müsabakalarını radyodan dinler ve spikerle birlikte, yabancı hakemlerin bize karşı nasıl taraflı davrandıklarına hayıflanır dururduk. TV denen kutu kralın çıplak olduğunu gösterince, bu sektörden nemalanan kitle, zorunlu olarak lafa değil spora yatırım yapmanın normatif yolarına yöneldi…Darısı siyasetimizin başına derken; bu noktada ülkemizde esas itibariyle iktidar kadar muhalefetin ve sivil toplum örgütlerinin de birey veya toplu olarak bireylerce sorgulanması gerektiğini vurgulamak isterim.