25 Nisan 2014 Cuma

İçimizdeki İnsan

Mine Yişil

Meşguliyetim eğilip 'bana' fısıldadığım kelimelere aşina, akşamlar kendini ikinci el Beyoğlu'ndan alınma bavullara doldurmuş giderken. Bir el dokundu sanki yukarının rahmetinden inip gelen ve kendime açıldı tüm düğmeler. Faili meçhullerle kapamak isterdim bu davayı ama olmadı faili ben iken. Kendi kendimi yargılamak yüce sıfatlarıyla dolu bir mahkemede. İfşa ediyorum şimdilerde sıkışmış bu saniyelere, kaloriferden gelen ama yetmeyen sıcaklıklar eşliğinde kendimi mahkemeye. Boşluklara mâl etmek her ne ise işte! Üst satırlarında kendine eğilmiş alt satırlarda kendini bitirmiş orta çağ mensubu sıradan bir skolastik mensubu bir kalemle, düşle, düşünceyle... Sonsuz noktalar bi hayat, anlamadan, bilmeden yitip geçmiş. Sanki bir anne; kucağında bir evlat yitmiş. Geçmişi öylesine yitmiş bir fani.

5 Nisan 2014 Cumartesi

Muhafazakar Özgürlük: Türban

Halil İbrahim EKİZCE

Akp seçmenini cahil, aptal, koyun olmakla suçlayıp kendini hak ve özgürlükler savunucusu olduğunu iddia etmek aptallığın ta kendisi. Bir çuval kömüre oy vermekten daha sağlam siyasal bir duruş var perde arkasında; özgürlük.

Yıllardır şu ya da bu şekilde aşağılanan, hor görülen, ayrıştırılan, hastaneye tedavi olmaya dahi alınmayan türbanlı kadına; laiklik elden gidiyor korkusuyla hayatını anlamlandırdığı türbana alt tarafı bir bez parçası diyerek kamuda çalışmasına engel olmak; sizi türbanın kullanılmasını serbest bırakan bir partinin altında bırakıyor. Türban erkek egemen toplumların kadınlara dayatması, kalıplaştırması, tek tipleştirmesi safsatası, kadınların türbanı serbestçe takabilmesi duruşuna karşı kendini laiklik savaşçısı gören bazı yazarların en temel argümanı. Kaçırdıkları nokta ise şu; kadınlar buna karar verebilecek kadar rasyonel. Nasıl mı? Anlatayım.