8 Mart 2014 Cumartesi

İktidar ya da Başkaldırı

Fahri Danış

Kurumsallaşmış başkaldırı, anti-sürü yaratmaktan başka bir işe yaramaz. Bu; modernitenin bir işlevi. İktidar, başkaldırı şartlarını kendisi koyandır. Başkaldırıyı kontrol edendir. Foucault'cu bir akıl yürütmeden hareketle, bilgi = iktidar gerçekliğini göz önünde bulundurursak, toplumda iktidarın şartlarını koymadığı herhangi bir araç bulunamaz. Buna kendisinin antitezi olarak başkaldırı da dahil.

Oyunun kurallarını koyandır yani iktidar. Oyunun nasıl oynanacağını, nasıl yaşanacağını, nasıl bilineceğini ve hatta nasıl kendisine karşı çıkılacağını belirleyendir. İktidarı böyle kavramaya çalışmak önemli çünkü insanın, en azından birçoğunun, kendisini modern dünya içerisinde bir yere koyamamasının başlıca nedenlerinden biri bu. İktidarın belirlediği sınırlardan ufak bir cayma demek toplum tarafından belirli etiketlerle nitelenmek demek. Yine Foucault'ca okursak; toplum içerisinde hapishane, cinsellik bu tarz toplumsal yaftalanmaların merkezini oluşturuyor. En basitinden, kendi zamanında Sokrates'e deli diyorlardı; şimdi üniversite üçüncü sınıfta hala adamı okutuyorlar.