7 Haziran 2013 Cuma

Temsili Demokrasiden Katılımcı Demokrasiye Giderken: Sosyal Medya ve İnternet


İbrahim ALTUNBAŞ
Teknolojiler yalnızca insanların kullandığı icatlar değildir, insanları yeniden icat eden araçlardır. Marshall McLuhan

İnsanlık, ‘gençleri doğru yoldan ayırdığı ve devletin tanrılarına inanmadığı’ gerekçesiyle Sokrat'a baldıran içiren Atina Demokrasisi’nden bu yana büyük dönüşümlerin içerisinden geçti. İnsanlığın yarattığı demokrasi, dün Sokrat’ı idam ederken bugün ürettiği yeni kavram ve ilkelerle onu beraat ettirdi. Düşünsel evrimi sürecinde ‘demokrasi’ kavramını Antik çağlarda üreten insanoğlu, şüphesiz ki değişimi de algılayacak ve kavramsallaştıracak bir düzeye de erişmişti. M.Ö. Anadolu’nun Batı Kıyısı’nda yaşayan Efesli Heraklitos ‘değişmeyen tek şey değişimin kendisidir’ dedi ve belki de insanlığın yanıtını merak ettiği nereye gidiyoruz sorusuna yanıt vermiş oldu; değişmeye gidiyoruz. Değiştik de… Ve bu değişim süreci insanlığın büyük dönüşümler yaşamasına neden oldu. İnsanlık tarihini, bu büyük dönüşümler penceresinden pek çok şekilde bölebiliriz. Oysa bugüne kadar insanlık temelde üç büyük dönüşüm süreci içerisinden geçti.[1] Bunlardan ilki organize tarıma geçişken diğeri sanayileşmedir. Üçüncü süreçse bugün içerisinde bulunduğumuz ve selamlamakta olduğumuz “enformasyon çağı”[2]dır. Hep beraber ‘Ağ Toplumunun Yükselişi’ne tanıklık ediyoruz.

TOPLUMU DÖNÜŞTÜREN ÜÇ DALGA: KÜRESELLEŞMEYE GİDEN YOL

Dönüşüm süreçlerinin her birinde yeni kavramlar, ilkeler ve ideolojiler üretildi. “İnsanlığın birinci dönüşüm aşaması olan tarım toplumunun egemen ideolojisi, savaşı da besleyen tek tanrılı dinlerdi. İnsanoğlunun tarım devrimiyle yerleşik düzene geçmesiyle, bir üretim aracı olan toprağın mülkiyeti üzerine kurulu toprak ağalığı yönetimini devam ettirme anlayışı egemenliğini sürdürmüştür. Ancak yönetim konumunda farklı anlayışların ortaya çıkmasıyla, siyaset dinle belirlendiğinden mezheplere bölünmüştür. Tarım devrimi, teknolojinin oluşturduğu ideolojik düzenlemeye dayalı olan yapılanma, sonuçta Endüstri Devrimi teknolojisiyle değişime uğramıştır.” [3] Tarım toplumunda ‘toprağı’ merkeze alan insanoğlu sanayi toplumunda merkezine ‘fabrikayı’ aldı. Endüstri devrimi, hem gelişen sermaye sınıfının diyalektik olarak güçlendirdiği vatandaş-kentli işçileri üretmiş, hem de büyüyen Pazar arayışları içinde “milliyetçilik ideolojisini” doğurarak, bugünkü ulus-devletleri yaratmıştır[4] Böylece dine ve tarıma dayalı imparatorlukların yıkılmasıyla doğan boşluğu, milliyetçilik ideolojisi etrafında örgütlenen devletler doldurdu[5]. Sanılanın aksine sanayi devrimi demokrasiyi doğurmadı. Sanayi devrimi tek tip insanlar istedi ve nihayetinde tek tipleşmiş bir toplum ortaya çıktı. İnsan hayatında yaratıcılık yerini tek tipleşmeye ve standardizasyona bıraktı.

Bugün dünyanın bir noktasında sanayi devriminin sancıları yaşanırken başka bir noktasında iletişim devriminin ürettiği yeni kavramlar tartışılıyor ve içselleştirilmeye çalışılıyor. ‘Küreselleşme’ kavramının ortaya atılmasında da iletişim devriminin büyük bir etkisi vardır fakat küreselleşme endüstri devriminin içinde türedi ve gelişti. Bir yanda iletişim-bilişim teknolojileri gelişti, öte yanda din, mezhep, dil, ırk ve milliyet farklarını eşit değerde gören, insan hakları ve katılımcı demokrasi gibi kavramlar oluşmaya başladı. Bugün bilgisayarlar, cep telefonları ve uydular dünyayı bir köy haline getiriyor. Bu teknolojiler ekonomik anlamda yeni sektörler ortaya çıkararak bilgi ekonomisini yaratıyor, sosyal anlamda toplumsal dönüşümü ve etkileşimi sağlayarak bilgi toplumunun ortaya çıkmasına neden oluyor, kültürel etkileşimi artırıyor ve siyasal anlamda insan haklarıyla demokrasi kavramının daha çok ön plana çıkararak toplumsal katılımı artırıyor ve küreselleşmeyi sağlıyor. Dahrendorff’a göre; insanoğlunun 20 Temmuz 1969’da aya ayak basması, Apollo 11 uzay aracının uzaydan görünen dünyanın fotoğraflarını göndermeye başlaması sonucunda küreselleşme kavramı ortaya çıkar. İnsanlar ilk defa bu fotoğraflarla dünyanın mavi-beyaz bir küre olduğunu fark ederler. Bu fark edişin ardından da dünyayı kurtarmaya yönelik küresel bilinç ortaya çıkar.[6]

Tablo 1: Sanayi Toplumu ve Bilgi Toplumunun Karşılaştırmalı Özellikleri[7]
SANAYİ TOPLUMU
BİLGİ TOPLUMU
. Buhar Makinesi
. Maddi Üretim
.Fiziksel emek
.Fiziksel Sermaye
.Fabrikalarda üretim
.Bilgisayar
.Bilgi üretimi
.Zihinsel emek
.Beşeri Sermaye
.Veri bankaları ve bilgi ağlarına bağlı üretim
.Yeni pazarlar için kolonilere yönelme
.Ulusal sınırları ortadan kaldıran küreselleşme
.İmalat sanayinin ön planda olduğu tarım, sanayi ve hizmetler şeklinde üçlü endüstriyel yapı
.Bilgi endüstrisi
.İşbölümü üretim tüketimin ayrılması (meta ekonomi)
.Müşterek üretim ve kullanımda paylaşım (sinerjik ekonomi)
.Arz ve talebe dayalı fiyat mekanizması
.Gelecekteki amaçların gerçekleşmesi için bilgi kullanımı
.İşletmeler önemli
.Özel mülkiyet rekabet ve kar artışı ön planda
.Merkeziyetçilik
.Sınıflı toplum
.Parlamenter demokrasi
.Gönüllü topluluklar önemli
.Müşterek katılım ve sosyal yarar ön plandadır.
.Çok merkezlilik
.Çok merkezli fonksiyonel toplum
.Katılımcı demokrasi
.İşçi Hareketleri
.İşsizlik, savaş, faşizm
.Kitlesel tüketim toplumu
.Sivil hareketler
.Gelecek şokları, kişisel terör ve sorunları
.Kitlesel bilgi toplumu (sınırsız üretilen ileri düzeydeki bilgi)
.Maddi değerlerle psikolojik ihtiyaçların tatmini
.Amaca yönelik gelecekteki başarı ihtiyacının tatmini (zaman değeri)
.Bireysel özgürlük ve hümanizma düşüncesi
.Toplumsal katılım ve küreselleşme

TEKNOLOJİK EVRİM VE AĞ OLUŞTURMA BECERİSİ

İnsanlığı Sanayi Devrimi’ne götüren şey nasıl ki bazı teknolojiler olduysa insanlığa Enformasyon Çağı’nın kapılarını da yine bazı teknolojiler açtı. 1876’da İskoç mucit Graham Bell telefonu, 1898’deİtalyan mucit Guglielmo Marconi radyoyu, 1923 yılındaysa İskoç mucit John Logie Baird televizyonu icat etti. Tüm bu buluşlar enformasyon teknolojilerinin önemli öncülleriydi sadece. Asıl büyük atılımlar İkinci Dünya Savaşı’nın ardından gerçekleşti ve ilk programlanabilir bilgisayarın ve transistörün[8] icadıyla gerçekleşti. Böylece insanlığı enformasyon çağına götürecek olan teknolojik evrim yeni bir hal almaya başladı. 1971’de mikroişlemcilerin geliştirilmesiyle bilgisayarlar artık bir çipe yerleştirilebilir hale geldi. Böylece Steve Wozniak ile Steve Jobs evlerinin garajında ürettikleri ticari açıdan başarılı ilk mikro bilgisayar olan Apple I-II ile bilgisayarların toplum hayatında yayılması yönünde öncü bir rol üstlenmişlerdi. Bill Gates ve Paul Allen ise 1975 yılında bugün bir dünya devi olan Microsoft’u kurarak kişisel ve mikrobilgisayarların yaygınlaşması için ön koşullardan biri olan uyumlu yazılımların geliştirilmesini sağladı. Tüm bu teknolojik ilerleme ve evrim insanlığa ‘ağlar oluşturma becerisi’ kazanması için gerekli altyapıyı hazırlıyordu. 1970’lerden itibaren hızla gelişen bilgisayar teknolojilerinin yanında telekomünikasyon ve bağlantı teknolojilerindeki devrimler İnternet’in temelini atıyordu. M. Castells’in anlattığı gibi İnternet’in ortaya çıkışı ve gelişimi, askeri strateji ve bilimin büyük işbirliğiyle olmuştur. ABD Savunma Bakanlığı İleri Araştırma Projeleri Kurumu (ARPA), nükleer saldırıdan etkilenmeyecek bir iletişim sistemi tasarlama düşüncesi ve stratejisiyle yola çıktı. Bunun sonucunda ilk bilgisayar ağı olan ARPANET 1969’da devreye girdi. ARPANET üzerinden yapılan iletişimin odağı kaydı ve sadece askeri amaçlı iletişim yapılmaktan öte kişisel sohbetler de bu ağ üzerinden yürütülmeye başlandı. Böylece sadece askeri odaklı olan MILNET oluşturuldu ve ARPANET’ten ayrıldı. Kuruluşundan 20 yıl sonra 1990’da da ARPANET teknoloji karşısında modası geçtiğinden dolayı kapatıldı. Onun boşluğunu ise Ulusal Bilim Vakfı’nın işlettiği NSFNET doldurmaya çalıştı. Fakat o da İnternet ağlarının devasa şekilde büyümesi ve ticari kaygılardan dolayı baskı altında kalmasıyla 1995’de kapatıldı. Böylece İnternet’in özelleştirilmesinin yolu açılmış oldu. Fakat özelleşen İnternet’te bir düzenleyici ve denetleyici boşluğu oluştu. 1998’de merkezi Amerika’da bulunan bir düzenleyici kurum[9] oluşturuldu fakat bu tam anlamıyla yetki ve otorite sahibi bir kurum olamadı. Böylece Internet düzenleyicisi ve otoritesi olmadan serbestçe evrildi. 1990’ların başında İnternet son kullanıcılar açısından çok zordu. Bilgiye ulaşmak bugünkü gibi kolay değildi.  1990’da bu boşluğu dolduracak ve İnterneti toplum hayatına sokacak teknolojik hamle Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi’nde (CERN) yapıldı. İnsanlara bilgiyi düzenleme, kullanıcıların istedikleri bilgiyi bulabilmek için gerekli aramayı yapabilme şansı veren ‘world wide web’ tasarlandı. Bunun üzerine yeni internet tarayıcıları ve arama motorları tasarlandı ve toplumun hizmetine sunuldu. Artık tasarlanan ağlar tüm dünyayı örüyordu. Sanayi Devrimi’nin içinde yeşeren İletişim ve Bilişim Devrimi nihayet gerçekleşmişti ve çok kısa sürede dünyayı dönüştürecek, küresel bir köyün inşasına katkı verecekti.
1990’ların sonunda artık yeni teknolojilerle merkezsiz, ucu olmayan ve sürekli genişleyen bir ağ ören bilgisayarlar toplumda yerini sağlamlaştırmaya başladı. Artık kullanıcılar her durumda, her ortamda ağlara dahil olabiliyordu. Ağlara bağlanmak için sadece bilgisayarlara da gerek kalmamıştı. Ağ oluşturma mantığı yeni teknolojilere de uygulanmaya çalışılıyordu. Finlandiya’da Nokia, İsveç’te Ericsson, Amerika’da Motorola’nın öncülük ettiği mobil telefonların yükselişi artık İnternet’e seyyar aygıtlarla da bağlanabilme imkânı yarattı.[10] İnsanların ağlara kolay ve ucuz bir şekilde müdahil olabilme şansı yakalamasıyla etkileşim arttı ve belki de öngörülemeyecek bir hal aldı. Bugün karşımızda yeni bir ekonomi, yeni bir toplum onlara bağımlı yeni bir kültür oluşuyor. Endüstri ekonomisi yerini enformasyonel ekonomiye bırakıyor. İletişim tek yönlü olmaktan çıkıyor etkileşimi içerisinde barındıran çift yönlü bir iletişim gerçekleşiyor. Demokrasinin krizi tartışmalarına yeni açılımlar getiriyor ve katılımcı demokrasinin oluşmasında yeni araçlara imkân veriyor. Kısaca belirtmek gerekirse son otuz yılda insanlık teknolojiyle paralel olarak yeni ilkeler, sistemler oluşturuyor. Toplumsal algı ve yapı değişiyor.

SANAL CEMAATLER, İNTERAKTİF AĞLAR, YENİ MEDYA VE KATILIMCI DEMOKRASİ

Radyo, gazete ve televizyonların hâkim olduğu eski medya düzeninde birkaç merkezi vericiden, milyonlarca alıcıya aynı anda aynı mesaj iletiliyordu. Böylece tek tip kitle toplumu oluşturma açısından iktidarların, egemenlerin elinde çok kuvvetli araçlar bulunuyordu. Kitle toplumundan kitle kültürü yaratmak için gerekli kontrol mekanizmasını sağlayacak bu araçlar önce devlet kontrolündeydi fakat zamanla dünyadaki ekonomik anlayışın değişmesiyle özelleşti ve oligopollerin kontrolü altına girdi. Fakat yeni teknolojilerin icadıyla eski medya düzeni de kendi adaptasyonunu sağlama çabasına girişti ve gazeteler artık bölgesel ekler çıkarmaya başladı, tematik televizyon ve radyo kanalları ortaya çıktı. Bu adımlar da seçici izleyici, dinleyici ve okuyucu kitlesi yarattı. Bu durum da yaratılan kitle toplumunun parçalanmış bir toplum yapısına bürünmesine neden oldu. Alıcılar ideolojilere, değerlere, ilkelere, zevklere ve hayat tarzına göre bir bölünme içerisine girdiler. Ama tüm bunlar şirketlerin ve hükümetlerin bu araçlar üzerinde etkisini yitirmesine neden olmadı. Aksine daha da güçlü bir konuma getirdi diyebiliriz. Eski medya düzeni Sanayi Devrimi’nin iletişim araçları üzerindeki yansımasıydı. Tek tipleşme ve standardizasyon mantığından hareketle tek yönlü bir iletişimi, başka bir açıdan bir bürokrasiyi ifade eder. Oysa şimdi İletişim ve Bilişim Devrimi’nin omuzları üzerinde yeni medya araçları ve düzeni yükseliyor. Etkileşimin çok fazla olduğu, katılımcı ve kontrolün zor olduğu bir sistem, bir ağ toplumu kuşatıyor. İnternet bugün Enformasyon Çağı’nın evrensel ve interaktif iletişim aracıdır.

İnternet çok yeni bir teknoloji olmasına rağmen son on yılda çok büyük dönüşümlerin içerinden geçti. Aslında en başında İnternet temelli medya araçları da tek yönlü bir iletişim vadediyordu. Fakat Web 2.0’nin devreye girmesiyle İnternet katılımcı, interaktif ve çift yönlü bir iletişim vadedebilen bir yer oldu. 2004 yılında düzenlenen bir konferansta web'in geleceği tartışılırken ortaya atılan Web 2.0 kavramı, internette kullanıcıların başrole geçtiği, web'in kişiselleştirilebildiği ölçüde değer kazandığı, tasarımdan çok içeriğe önem verilen yeni nesil web dönemine işaret ediyordu.[11] Web 2.0’nın ne olduğuna dair “İnternette statik yayıncılıktan katılım mimarisine geçiş.”, “Web’i küresel beyne dönüştürme süreci.”, “ Ziyaretçilerin siteye katılımını sağlamak.” “Ziyaretçilerle işbirliği yapmak.”, “ Kullanıcıların aynı zamanda içerik sağlayıcıya dönüşmesi.”, “Web içeriğini geliştiren kollektif gücün keşfi.”, “Web’in reklam verenlerin kontrolünden tüketicilerin kontrolüne geçişi.” gibi birçok benzer tanım yapılıyor. Fakat daha iyi anlayabilmek açısından sonuçlarına bakacak olursak bloglar, vikiler ve sosyal ağlar Web 2.0’nin sonuçlarıdır. Basit bir dille Web 2.0, Vikipedi, Youtube, flickr, del.icio.us, Ekşi Sözlük, pilli network, Facebook v.b. arkadaşlık siteleri gibi kullanıcıların diğer kullanıcılar için ziyaret ettikleri İnternet siteleri veya kullandıkları programlardır.[12]

Web 2.0’yle kullanıcıların içerik sağlayıcıya dönüşmesi kollektif bilincin oluşturulması ve demokrasi kültürü açısından çok önemli bir gelişme oldu. Web 2.0’nin getirdiği yenilikler temsili demokrasinin katılımcı demokrasiye evrilmesinde önemli rol oynuyor. Sosyal medya aygıtlarıyla insanlar yeni bir hareket alanı elde etmenin yanında iktidarı denetleme, ona isteklerini yaptırma noktasında önemli bir araca kavuşmuş oldu. Konuya başka bir açıdan bakacak olursak insanlar şirketlere ürettikleri mal ve hizmetler için geridönüşte bulunabiliyor, onları yönlendirebiliyorlar. Ağlar üzerinden örgütlenip yeni bir eylem alanı yaratıyorlar. Artık kullanıcılar bir haber sitesinde gördükleri haberi okuyup geçmiyorlar, onu yorumluyorlar, onun üzerine fikirlerini paylaşıyorlar ve etkileşime geçiyorlar. 2004’de Facebook, 2006’daysa Twitter insanlara bir gruplaşma, sanal cemaatleşme alanı yarattı. Bilgiler ve fikirler bu siteler aracılığıyla çok hızlı bir şekilde yayıldı. Kimi yerlerde hükümetlerin ve şirketlerin baskı altında kalmasını sağlarken kimi yerlerde iktidarların yıkılmasına neden oldu. Sokaklarda örgütlenmesi ve tepki göstermesi engellenen insanlar bu araçlar aracılığıyla hızlı ve kontrol edilemez bir şekilde örgütlendi. Bu defa sokaklara engellenemeyecek bir güç olarak çıktılar. Bu bazı hükümetlerin Internet’i kontrol etme ve kısıtlama arayışları içerisine soktu. Bazı ülkelerde yasalarla kısıtlama getirilirken bazı ülkelerde İnternet’in fişi çekildi. Wall Street İşgali, Londra İsyanları, Arap Baharında sosyal medya araçlarının etkisini büyük ölçüde gördük. Yine Anonymous, RedHack gibi hacktivist grupların İnternet üzerinden yaptığı eylemler hükümetleri ve şirketleri, baskı altına alması ve şeffaflaştırması konusunda bir baskı unsuru haline geldi. 

Temsili demokrasinin en büyük krizi temsil edenle temsil edilen arasındaki etkileşim sorunuydu. Fakat bugün yükselen ağ toplumunda bu sorunu ortadan kaldıran yeni araçlar ortaya çıkıyor. Böylece katılımcı demokrasiyi gerçekleştirme imkânına kavuşuyoruz. Şirketler müşterileriyle sosyal medya araçlarıyla etkileşim içerisine girerken politikacılar, devlet kurumları ve hükümet de bunu yapmaktan geri durmuyor. Bugün vatandaşlar bir tweetle başbakana, cumhurbaşkanına, şirket yöneticisine soru sorabiliyor, bir paylaşımla onları eleştirebiliyor, bir entryle fikirlerini iletebiliyorlar. Geleneksel temsil mekanizmaları ortadan kalkarken yurttaşlar daha katılımcı hale geliyor. İnternet ve sosyal medya hayatımızın birçok alanında etkili hale gelirken demokratik katılımın artmasını da sağlıyor.

 

KAYNAKÇA

AKTAN, Can ve TUNÇ, Mehtap, Bilgi Toplumu ve Türkiye, Yeni Türkiye Dergisi, Ocak-Şubat 1998.
CASTELLS, Manuel, Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür, Birinci Cilt: Ağ Toplumunun              Yükselişi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, Nisan 2005.
CİVELEK, Emre, Web 2.0 Nedir? < http://www.emrecivelek.com/web20.html> (26.04.2013)
DURSUN, Kenan, Sosyal Medya Araçlarının Katılımcı Demokrasiye Etkisi,                <https://docs.google.com/document/d/1lJ8ZUDh91Om3n9A4CuhVgyPH28ccnXX8-by-             GjmduD8/edit> (26.04.2013)
GÖKER, Göksel ve DOĞAN, Adem, Ağ Toplumunda Örgütlenme: Facebook’ta Çevrimiçi Tekel Eylemi,  Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı.25, Haziran 2011, s.175-203.
GÖKGÖZ, Gökhan, Web 2.0, Postmodern Toplum ve İletişimsel Demokrasi, Akademik Bilişim’10 - XII.   Akademik Bilişim Konferansı Bildirileri 10-12 Şubat 2010.
KARAÇOR, Süleyman, Yeni İletişim Teknolojileri, Siyasal Katılım, Demokrasi, Yönetim ve Ekonomi           Dergisi, Cilt: 16, Sayı: 2, 2009, s.121-131.
KOCACIK, Faruk, Bilgi Toplumu ve Türkiye, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Mayıs 2003, Cilt.27, No.1.
MÜTERCİMLER, Erol, Geleceği Yönetmek ve Kazanmak İçin Stratejik Düşünme,  Alfa Yayıncılık, 5.            Baskı, İstanbul, 2011. 
ŞEN, Ali, Avrupa Birliği’nde Bilgi Toplumu Politikalarının Evrimi, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler             Enstitüsü Elektronik Dergisi, Kasım 2010, Sayı.4.
SOYSAL, Tamer, Demokrasi Üzerine Bir Retorik, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı.13, 2002,                                s.331-341.
TOFFLER, Alvin, Üçüncü Dalga, Koridor Yayıncılık, 2. Baskı, İstanbul, 2012.
YAYLA, Ali, Küreselleşme ve Folklor, Folklor/Edebiyat, Cilt: 12, Sayı: 454, 2006/1, Ankara 2006, s.11-18



[1] Alvin Toffler, Üçüncü Dalga adlı kitabında üç tip toplum tanımlar ve bunu dalgalar kavramıyla ifade eder.
[2] Bilişim ve iletişim teknolojilerindeki gelişimin insanlık tarihinde toplumsal, ekonomik ve bilimsel değişimin yönünü yeniden belirlediği ve giderek ağ toplumunun ortaya çıktığı döneme verilen addır. Başta imalat sanayii olmak üzere, ulaştırma, inşaat ve enerji sektörlerindeki gelişmelerin toplumsal ve ekonomik değişimin itici gücü olduğu endüstri toplumunun gelecekte neye evrileceği konusundaki tartışmalar 1950'lerin sonlarında başlamıştır. Başlangıçta bu döneme Endüstri Sonrası Çağı denmiştir. 1980'lerde İnternet'in kullanımının yaygınlaşması ve nihayet 1995'te tamamen serbest bırakılmasından sonra endüstri sonrası terimi yerini enformasyon sözcüğüyle değiştirmiş, kavram Türkçe’ye Bilişim Çağı ya da Bilgi Çağı olarak yerleşmiştir. Daha ayrıntılı bilgi için <http://tr.wikipedia.org/wiki/Enformasyon_Çağı> adresine bakabilirsiniz.
[3] KONGAR, Emre, Küresel Terör ve Türkiye, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2001, s.36-37.
[4] A.g.e. s.37.
[5] YAYLA, Ali, Küreselleşme ve Folklor, Folklor/Edebiyat, Cilt: 12, sayı: 454, 2006/1, Ankara 2006, s.11-18.
[6] YAYLA, Ali, a.g.e
[7] KOCACIK, Faruk, Bilgi Toplumu ve Türkiye, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Mayıs 2003, Cilt:27, No:1, s.4
[8] Transistörler elektronik cihazların temel yapı taşlarındandır. Günlük hayatta kullanılan elektronik cihazlarda birkaç taneden birkaç milyara varan sayıda transistör bulunabilir. Daha ayrıntılı bilgi için <http://tr.wikipedia.org/wiki/Transistör> adresine bakabilirsiniz.
[9] IANA/ICANN, açılımı İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu’dur.
[10] CASTELLS, Manuel, Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür; I. Cilt, 1. Baskı, İstanbul, 2005 s.67.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder