9 Mayıs 2013 Perşembe

Modernlik?

Büşra KILIÇ


Modern bir saç stili oluşturabilir, modern kıyafetler giyebilir, modern koltuğumuzda modern televizyonumuzdan belgeseller izleyebiliriz. “Modern” artık her ne ise, onu her şeyde kullanabiliriz ama hiçbir şeyde kullanamadığımızı fark etmemiz biraz zor. “Daha farklı ise moderndir” algısından yola çıkarak moderne ulaşmaya çalışmak, karanlık bir odada el yordamıyla yolu bulmaya çalışmakla aynı aslında. Ulaşmaya çalıştığımız “modernlik” dostumuz ya da düşmanımız her ne ise onu tanımaya çalışmak, ona ulaşmayı gerçekten de isteyip istemediğimizi anlamamız için bir mum ışığı vazifesi görebilir.

Modernlik her şeyden önce bir düşünce akımıdır ve her düşünce akımı gibi bir gelecek tasarısı vardır. Geçmişe ve şimdiye sahip çıkarak, gelecekte evrensel iyi ve güzele ulaşmayı hedefler. Modern; güncel ve çağdaş olandır .“Şu an” dır. Şu anda ne varsa, herkes ona ulaşmalı ve gelecekte daha güzelini yaratmalıdır. Modernist hareketin temelinde yeni bir kültür icadı vardır. Kültür icadı ve var olan öğelerinin değişmesi için sorgulamaya başvurulur. Sorgulamaları aktarmanın en güzel yolu ise kişinin kendi gözlemlerini başkalarına aktarabildiği sanattır. Sanatçının kaygısı her zaman için topluma mesaj vermek olmasa da; kendi iç dünyasını somutlaştırdığı eserleri, dış dünyaya çıkışlarının sonucu olarak bir yorum taşır. (Konuşurken ağzımızdan çıkan her kelime bu açıdan birer sanat eseridir.) Şiirlerde, resimlerde, şarkılarda her zaman için bir yorum ve sorgulama vardır. Modern dünya görüşünü sanata aktaran Modernizm akımı da işte bu sorgulamaları aktarmak için “gelenekleri kıran bir stil” olarak ortaya çıkmıştır. Değişim süreçlerinin toplumlarda yarattığı panik duygusunun yerini, en güzel dolduran ve en güzel sorgulayan akımdır bana göre.

Günümüzde; küreselleşmenin, sosyal medyanın etkisiyle anlık olarak her şeyden haberdarız. Bu, yeni kültürlere ve çağdaş olana da daha kolay ulaşmak demek. Ancak bu ulaşım çok hızlı ve anlık olduğu için kimi zaman gözden kaçan, kimi zaman unutulan değerler de oluyor. Kimi zaman da yanlış olanı yaygın olduğu için normal kabul ediyoruz ve kültürümüze yerleşiyor. Moderne ulaşmak isterken, moderni bozmaya başlıyoruz. Yeni olsa da güncelliğini koruyamayan, kalıcılık sağlayamayan şeylerin peşinde koşarken; asıl hedefin iyi ve güzele ulaşmak olduğunu unutuyoruz. “Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak” asıl hedef ise; “Modernlik nedir?” diye sormak, çağdaş olana ayak uydurmak ve gerçek moderne ulaşmak için gereklidir.

Modernliğe ve modern sanata karşı bir bakış açısı kazanabilmek adına, İstanbul Modern Sanatlar Müzesi’nde; “Modernlik? Fransa ve Türkiye’den Manzaralar” sergisini inceledim. Modernitenin kaynağı olarak kabul edilen Fransa’dan gelen sanat eserleri, Türkiye’den sanat eserleriyle buluşmuş ve ortak bir sorgulama içine girmişler. “Modernleşmenin günümüz sanatına olan etkilerini tartışmak” amacıyla yola çıkan sergi; sanatçıların modernlikle, kendileriyle ya da belki de kendi toplumlarıyla olan hesaplaşmalarını aktarmış.

“Sergideki çalışmalar görsel sanatların bir yandan eleştirdiği diğer yandan sonsuz bir araştırma imkanı olarak gördüğü modern hayatın dinamiklerine odaklanıyor.” yazıyor sergi tanıtımında. Filmler, televizyonlar, buzdolapları, yerküreler… Modernleşmeyi dünyaya dair her şeyi kullanarak anlatmışlar. Sonsuz bir araştırma imkanı veren modern hayat, Fransa’da, Türkiye’de ya da dünyanın herhangi bir ülkesinde getirdikleri ve götürdükleri ile aktarılmış. Tabi bu aktarımları anlayabilmek için sanatçının neye değinmek istediğini, yaşadığı toplumun gelişme aşamalarını ya da bir bütün olarak dünyanın değişim sürecini iyi bilmek gerekli.

Sergide “sorgulama” temasını en belirgin hissettiğim eser; Fikret Atay’ın “5N1K” adlı dört dakikalık videosuydu. (Sergide İngilizce 5W1H olarak yayınlanıyor.) Bir sorgu odasında, bir adam bir kadına “Ne?”, “Ne zaman?”, “Nerede?”, “Nasıl?”, “Neden?” ve “Kim?” sorularını soruyor. Bu sorular, cevapları zorla alınmaya çalışıldığından yahut yanlış cevap alındığından modernliğin çıkmazı olan sorular. Sorular cevapsız kaldıkça, insanlar sustukça birbirlerine yabancılaşıyorlar. Yabancılaşma da çağdaş olana adapte olmayı imkansız kılıyor. “Modern insan” toplumun bir parçası değil, kendinin bütünü olarak kalmaya ısrar ediyor ve bu şekilde modernliği yakalayamıyor. Sorgulama odasında belirgin olan diğer öğe ise: Şiddet. Modernizm, onu kullanana göre değişebilen bir güç aracı olabilir. Belki de istemediğimiz halde modern olmaya dayatılıyoruzdur ve sorgu odasındaki gibi baskı altındayızdır. (Sorularla sorgulama aşamasına geçerek, modernizmin tam da istediği şeyi yaptım ama istediğim şey bu muydu bilmem henüz mümkün değil.)

Serginin girişinde yer alan Thomas Hirschhorn’ a ait “One World” adlı eser de modernliğe dair diğer sorgulamam oldu. Kopuk kolların üzerinde duran yerküre, aslında dünyayı taşıyanın iyi ya da kötü insan olduğunu gösteriyor. Dağlar, ovalar, bitkiler ve hayvanlar yerkürede kendi dengelerince var olacakken; insanlar ortaya çıkıp ona farklı anlamlar yüklemişler. Sınırlar çizip; ülke belirlemişler. Kimi yerleri ticaret merkezi, kimi yerleri ibadet merkezi yapmışlar. Kanlı savaşlardan geçmişler, bayramlar kutlamışlar. Dünyaya kattıkları anlamı kendilerince omuzlamışlar. Bir noktadan sonra, dünyanın yeri onlara yetmemiş ve daha da yükseltmeye çalışmışlar. Hala bitmeyen yükselme sürecinde ise değişimler ve tabi ki sergide işlenen modernlik olgusu var.

“Modernlik? Fransa ve Türkiye’den Manzaralar” sergisi, aklımda kalan birçok manzara ile modernliği anlama çabama ortak oldu. Gelecekten umudum ise modernliği anlayabilmek ve doğruluğunu ya da yanlışlığını aktarmak için başka eserler üretebilmek. Böylelikle dünyayı anlama ve anlamlandırma çabalarım bir sonuca varabilir. Sorgulayarak iyiye ulaşabildiğimiz bir dünya diliyorum…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder