22 Mayıs 2013 Çarşamba

Kayıp Çocuk: Veda

Mine Yişil


Zaman ve veda farklı gibi gelir insana ama farkı sıfıra indirgediğin bazenler vardır ya şimdi o bazenlerdeyim. İkisi de ne kadar iç içeymiş meğerse hatta akraba denecek kadar net. Veda zamanın kaybolmuş çocuğudur.  Her kayıp bulunmak ister elbet ama bu öyle bir kayıp değil. Söylesenize kim veda dolu bir anı her zaman yaşamak ister, kim ister onu yanında? Zaman da istemedi tabi ki.

Ondandır eminim veda her bulduğu fırsatta zamanın arasına öylece sıkışır. Gelişine sevinenini görmedim daha, hüzünlüdür, gözyaşı akıtmazsa boğazda bir gıcıklık yapar elbet. Bu ağlamak istiyorum ama yapamıyorumun kısaltmasıdır. Her kısaltma özünü nasıl yansıtmazsa bu da öyledir biraz. Ne duyguyu tam yaşatır ne düşünceye daldırır. Kafanı kaldırır bakarsın semaya parlayan bir yıldız görürsen ne âlâ! Veda güçlenmiştir nasılsa, her istenmeyişini anladıkça.

Şimdi anlıyorum vedanın ne denli acımasız olduğunu içten içe haykırdığım her elveda sözcüğünde, her kafamı çevirdiğim ama göremediğim aradıklarımda, her an biraz daha uzaklaştığım yakınlıklarımdan, her dediğim her şeyin sonuna kendimi ufaladıkça ve zamanın çaresizliğini avuçlarımda dolu dolu hissettikçe anlıyorum. Her vedayı anladığım dakikalarda kayboluyorum zamanda. Ne de olsa birinin yaptığı en işi şey, diğerinin öğrendiği en iyi şey. KAYBETMEK... Ben de anladıkça kayboluyorum şu anda çünkü şairin dediği gibi ne içindeyim zamanın ne de, büsbütün dışında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder