29 Mayıs 2013 Çarşamba

Eğitim(!) Yuvası

Gözde TÜTMEZ

Bundan yaklaşık 1 ay önce İstanbul Ümraniye’ye bağlı 75. Yıl Dudulu Cumhuriyet Lisesi’nde çıkan kavgada 3 kişi bıçaklandı. Haberlerde öylesine değinilip geçen bu konudan, belki de pek çoğunuzun göz aşinalığı bile yok. Belki benim de haberim olmayacaktı, orada öğrenim gören bir akrabam hatta çok yakın bir akrabam olmasa…

Kavganın çıkma sebebi hakkında başlarda kimsenin bir fikri yoktu. Çocuklar tartışmışlar, aman kız meselesidir gibi dümdüz cümlelerle geçiştirilen bu konu, ilerleyen süreçte öğreniyoruz ki aslında hiç de dümdüz değilmiş. Yukarıda da bahsettim size 3 kişi bıçaklanmış kavgada, ikisinin durumu iyi ama birinin durumu ağırmış. Olayın ilk 1 haftası kimse bu kavganın neden çıktığını, neden birinin o soğuk ameliyat masasında can çekiştiğini bilmiyordu. Bilinen tek şey sürekli devam eden bir kan arayışı ve ağır olduğu söylenen kritik bir durumdu.

26 Mayıs 2013 Pazar

An'ı Yaşamak

Büşra KILIÇ


Zaman ve mekandan münezzeh saydığımız Tanrı dışında hiç birimiz zamansızlığa, hiçliğe, durağanlığa ulaşamadık. Önceliklerimiz olduğu andan itibaren, sonraya bıraktığımız her şey zamanın yarattığı ürünler. İlk önce zaman yaratıldı ve zamana dair kelimeler kullanmadan cümle kuramıyoruz bile. Zaman hep vardı ve belki de dünya yok olduktan sonra da var olmaya devam edecek. Varlığında mütabık olsak da zamanın bize yansıyışı göreli ve zafiyet derecesinde takıntı oluşturan bir yansıma. Öyle bir takıntı ki; havada asılı kalmış “an”ın hipnozu bizi çepeçevre sarmalıyor, dünü ya da yarını düşünmüyoruz. Sanki yazdığım yazı, oturduğum sandalye, içtiğim soda, dinlediğim şarkı hep varmış ve hep var olmaya devam edecekmiş gibi. Ve sanki okuduğunuz kelimeler, cümleler ve nihayetinde yazının bütünü hep varmış ve var olmaya devam edecekmiş gibi.

23 Mayıs 2013 Perşembe

Prof. Dr. Aslı Tunç ile İnternet ve Medya Üzerine Söyleşi

Özgür Can ARAZ

İnternet gün geçtikçe hayatımızdaki yerini daha   da perçinliyor. İnsanların dönüşümlerine de tanık ve hatta müdahil konumda. Sosyal medya yüz milyonlarca insanın katılımıyla bir anlamda alternatif bir dünya kurgulamış durumda ve daha da önemlisi bu dünya fiziksel olarak var olduğumuz dünyadaki pek çok şeyin yerinden oynamasında etken hale gelmiş görünüyor. Siyasetten sosyal yaşama, örgütlenmeden öğrenme biçimlerine kadar tüm eylemlerimizin şekilleri de bu dönüşümden nasibini alıyor. Bireylerin haber alma ve ifadelerini ortaya koyma biçimleri değişiyor; yeni bir medya, yeni bir hareket alanı gelişti ve gelişiyor. Bu süreç heyecan uyandırdığı gibi yeni soruları da beraberinde getiriyor. Bu soruları –en azından küçük bir kısmını- yöneltmek ve aldığım cevapları sizinle de paylaşmak için bir bilene danıştım. Kendisiyle söyleşi yapmamı kabul edip beni Santral Kampüsü’nde ağırlayan Bilgi Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Aslı Tunç ülkemizdeki ve dünyadaki pek çok gelişme ışığında görüşlerini dergimizle paylaştı.

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Minerva 13. Sayı




Okumak için tıklayınız

Kayıp Çocuk: Veda

Mine Yişil


Zaman ve veda farklı gibi gelir insana ama farkı sıfıra indirgediğin bazenler vardır ya şimdi o bazenlerdeyim. İkisi de ne kadar iç içeymiş meğerse hatta akraba denecek kadar net. Veda zamanın kaybolmuş çocuğudur.  Her kayıp bulunmak ister elbet ama bu öyle bir kayıp değil. Söylesenize kim veda dolu bir anı her zaman yaşamak ister, kim ister onu yanında? Zaman da istemedi tabi ki.

Ondandır eminim veda her bulduğu fırsatta zamanın arasına öylece sıkışır. Gelişine sevinenini görmedim daha, hüzünlüdür, gözyaşı akıtmazsa boğazda bir gıcıklık yapar elbet. Bu ağlamak istiyorum ama yapamıyorumun kısaltmasıdır. Her kısaltma özünü nasıl yansıtmazsa bu da öyledir biraz. Ne duyguyu tam yaşatır ne düşünceye daldırır. Kafanı kaldırır bakarsın semaya parlayan bir yıldız görürsen ne âlâ! Veda güçlenmiştir nasılsa, her istenmeyişini anladıkça.

Şimdi anlıyorum vedanın ne denli acımasız olduğunu içten içe haykırdığım her elveda sözcüğünde, her kafamı çevirdiğim ama göremediğim aradıklarımda, her an biraz daha uzaklaştığım yakınlıklarımdan, her dediğim her şeyin sonuna kendimi ufaladıkça ve zamanın çaresizliğini avuçlarımda dolu dolu hissettikçe anlıyorum. Her vedayı anladığım dakikalarda kayboluyorum zamanda. Ne de olsa birinin yaptığı en işi şey, diğerinin öğrendiği en iyi şey. KAYBETMEK... Ben de anladıkça kayboluyorum şu anda çünkü şairin dediği gibi ne içindeyim zamanın ne de, büsbütün dışında.

16 Mayıs 2013 Perşembe

Ölmeye Yatmak

Tuğba EKİCİ

Roman bir otel odasında Aysel’in ölmeye yatmasıyla başlar. Odaya girer, kapıyı kilitler, perdeyi açmaz. Sadece kendisiyle kalmak ister. Fakat ardında bıraktıkları aklına gelir, yaşadıklarını düşünür. Yattığı yerden hayatını sorgular. Ve geriye dönüşler başlar. Kitap 7.22 ve 8.49 arasında geçen zamanda Aysel’in gözünden hayatının bazı kesitlerinin anlatılışıdır.

Ölmeye yatan birisinin aklından neler geçer? Ki bu birisi aydın bir kimse, bir öğretim üyesi ve bir kadınsa. Aysel’in aklından geçenler; öğrencilik yılları, ailesi, ilişkileri olacaktır. Kendini keşfetmeye çalışır.Kendisiyle birlikte toplumu ve değerlerini de sorgular. Bir şeylere hep geç kalınmıştır.

Kitapta Atatürk sonrasında yetişen yeni bir nesil anlatılır. Kitap bu neslin arada kalmışlığını, uygarlaşma adına hayatlarına kattıkları şeyleri aslında o kadar da benimseyemediklerini anlatmaya çalışır. Romanda gençlerin düşüncelerinin bazı ideolojileri temsil ettiğini görürüz. Böylece dönemi siyasi ve sosyal açıdan da algılayabiliriz. Yazar o döneme ait gazete haberleri okutturur bize. Türkiye’yle kalmayıp başka ülkelerden de haberler verir.

Ağaoğlu’nun dar zamanlar üçlemesinin ilk kitabıdır. Konusunun güncelliğini koruduğunu söyleyebiliriz.

Ölmeye yatmak, “Aysel’in –bir aydının- kendini sorgulaması ve bireyselleşme çabası”dır.

14 Mayıs 2013 Salı

Modern Dünyayla Tanışmak

Sevinç Ödül Patır

İstanbul Modern Sanatlar Müzesi, kapısından girdiğiniz andan itibaren farklı bir dünyanın, farklı algıların, farklı insanların var olabileceğini sizlere kanıtlıyor. Var olan gerçeklik algısının ne boyutta değişebildiğini, farklılaştığını ve tamamen yıkılabildiğini anladığınız anda hayata bakışınız değişebiliyor.

“Modernlik? Fransa ve Türkiye’den Manzaralar” sergisi, oldukça etkileyici bulduğum bir “modernlik” algısı yaratmış. Gerçek anlamda kapısından ilk girdiğim andan itibaren düşüncelerim birbiri ardına sıralanarak, birbirinin ayağına basarak, koştur koştur ağzımdan dökülmeye çalıştı.

Kapıdan girdiğimde bana “Hoş geldin, burası bambaşka bir dünya; burada gerçeklik çok başka, modernlik ise şaşırtıcı!” diyen eser Kader ATTIA’nın “Untitled (skyline)” adlı çalışmasıydı.


Günümüzde evimizin olmazsa olmazlarından olan buzdolapları ve günümüz şehirlerinin olmazsa olmazı gökdelenlerin nasıl bir araya geldiğini gördüğümde oldukça şaşırdım. Zira bakınca, ‘Hah bunu bende yapabilirdim!’ dediğiniz şey; aslında hiç birimizin aklına gelmemiştir Kader Attia dışında. Çeşit çeşit, boy boy buzdolaplarının üzerlerine yapıştırılmış sıralı ve minik aynalar, üzerinize gelen bir şehir siluetini oldukça iyi yansıtmıştı. Şehir stresi, dünyanın şehirleşme algısı, şehirlerin değişen siluetleri ve üzerinize gelen binalar… Hepsi oradaydı ve bir dokunma mesafesindeydi. Adeta duyguların somutlaştırılmış haliydi.

Grillo, Casaleggio ve Blog

Rasim Mert ÖZÇELİK

İtalya’da yeni bir siyasi hareket var: 5YH. 5 Yıldız Hareketi, son seçimlerden birinci çıktı ve parlamentoya 162 vekille girdi. Eski komedyen yeni politikacı Grillo ve internet gurusu Casaleggio bu hareketin lideri, daha doğrusu sözcüsü, kendilerini öyle tanımlıyorlar. Bu ikili ilk kez 2004'te Livorno'da, Cenovalı komedyenin gösterisinden sonra karşılaştı. 2005'te kurdukları blogla, 8 yıl boyunca, görüşlerini halka ulaştırdılar. Genellikle blogu kullanan Grillo, ara ara da meydanlara inip konuşmalar yaptı. Blog merkezli hareket, büyük bir başarıya imza attı. Ancak çıkardığı 162 vekilin içinde ne Grillo ne de Casaleggio var.

Casaleggio, 1954 Milano doğumlu bir iş adamı. İnternet iletişimi ve stratejileri alanında faaliyet gösteren, Casaleggio Associati'nin başkanı. Grillo, yeni hareketin en öndeki ismi, şunları söylüyor: “Bildiğimiz demokrasi, tanıdığımız haliyle bitti. Demokrasi farklı şekil alacak. Partiler aracılığıyla biçimlenen klasik temsili demokrasilerin sonuna gelindi. Bundan böyle aşağıdan yukarı örgütlenen katılımcı demokrasi çağı başlıyor." Grillo seçimlerden önce İtalyanlara pek çok vaatte bulundu. Euro’dan çıkmayı kimse aklına bile getirmek istemezken, bu konuyu referanduma götüreceğini söyledi. İtalya’nın yaşadığı kaosta ön plana çıkan 5YH, seçimlerden birinci çıkarak gücünü gösterdi. Ancak yaşanan hükümet krizinden sonra, 5YH'nin muhalefete düşmesi, şimdilik planları erteledi

9 Mayıs 2013 Perşembe

Modernlik?

Büşra KILIÇ


Modern bir saç stili oluşturabilir, modern kıyafetler giyebilir, modern koltuğumuzda modern televizyonumuzdan belgeseller izleyebiliriz. “Modern” artık her ne ise, onu her şeyde kullanabiliriz ama hiçbir şeyde kullanamadığımızı fark etmemiz biraz zor. “Daha farklı ise moderndir” algısından yola çıkarak moderne ulaşmaya çalışmak, karanlık bir odada el yordamıyla yolu bulmaya çalışmakla aynı aslında. Ulaşmaya çalıştığımız “modernlik” dostumuz ya da düşmanımız her ne ise onu tanımaya çalışmak, ona ulaşmayı gerçekten de isteyip istemediğimizi anlamamız için bir mum ışığı vazifesi görebilir.

5 Mayıs 2013 Pazar

Plaza De Mayo’dan Galatasaray'a: Bitmeyen Mücadeler

Sevinç Ödül PATIR


İşkence bir insanlık suçudur. Her ne durumda olursa olsun asla kabul edilemez, affedilemez bir suçtur.

Hiç düşündünüz mü sevdiğiniz bir insan bugün yanınızda, yarından sonra bir daha hiç haber alamadığınızı? Nerde kimle hiçbir şey bilmediğinizi hiç düşündünüz mü? Ve onların işkenceye maruz kaldıklarını bildiğiniz halde onlara ulaşamadığınız oldu mu? Dünyanın pek çok yerinde pek çok insan bu söylediklerimi yaşadı. Cumartesi Anneleri ve Plaza de Mayo Anneleri ise seslerini duyurabilen, duyurmak için de mücadele edenlerden…

2 Mayıs 2013 Perşembe

Yasaklı 1 Mayıs

Halil İbrahim EKİZCE


Bugün ''Yasaklı Gün''e uyandık sıcak yataklarımızdan. Başbakan Erdoğan ve adamları Vali Mutlu, Emniyet Müdürü Çapkın yine hep bir ağızdan Taksim'deki kutlamaları veto ediyor. Bahaneleri; Taksim'in inşaat alanı olması. Ne de kolay yasak koyuyorlar 77'yi anmak isteyen işçilere, emekçilere ve kendilerine muhalif herkese... Kazlıçeşme'yi gösteriyorlar adres olarak; ''Biz mitinglerimizi burada yapıyoruz.'' diyerek Erdoğan(lar). - Kraldan çok kralcılar ya hani - Ama atlıyor ki; her mitingine yüzlerce otobüs kaldırıyor, çalışanların mitinge girişinden emin olmak için yaka kartı uygulamasını kullanıyor. Aslında mitingime gelmek zorunlu değil, mecburi diyerek demokrasi dersi veriyor cesur(!) lider.