31 Mart 2013 Pazar

Müziğin Felsefesi Olur Mu?


Fahri DANIŞ 

Müzik ve felsefe; yan yana düşünüldüğünde birbirinden o kadar uzak olmayan kavramlarmış gibi geliyor kulağa, en azından benim için.. Peki gerçekten aralarında bir ilişki olduğu söylenebilir mi? Müzikle düşünmek mümkün müdür yahut düşünmenin yerine daha “içli” bir şeyler konabilir mi? 

Felsefenin bir “bilgelik arayışı” olduğu varsayımından yola çıkarsak etrafın biraz daha aydınlanacağını düşünüyorum. Bu bağlamda; insan için hayatın kilit noktalarından biridir bence “aramak” fiili. Hayatını aramak üzerine kurarsın çoğu zaman, bilinçli ya da bilnçsiz, ararsın da, fakat neyi aradığını bilememen senin arayışını anlamlandıran noktadır aslında. O “şey” her neyse artık, oralarda bir yerlerde durmaktadır ve senin gelip onu bulmanı beklemektedir. (İşin en güzel yanı ise herkesin “şeyi” farklıdır.) Hiç bulamayacakmışcasına aramak; aslında insanın hiçbir zaman kendini tamamlayamayacak olmasına kadar götürülebilir.[1] İnsan eksiktir, tamamlanmaya muhtaç. Kendi parçalarını aramak ise hayatının anlamı. Beyazıd-i Bistami’nin “Aramakla bulunmaz ancak bulanlar ancak arayanlardır” sözü bu durumu yeterince özetliyor bence.

5 Aşamada Vizelere Nasıl Çalışılır?

Münir ÖZDEMİR


30 Mart 2013 Cumartesi

Fearless

Merve Nur BAYRAKTAR

1900’lü yılların Çin’ini anlatan 2006 yapımı bir film olan Fearless’ın yönetmen koltuğunda Ronny Yu, başrolünde ise Jet Li yerini alıyor. Ne var ki beklediğiniz gibi saf bir aksiyon filmi değil; içinde felsefe, erdem, siyaset ve tüm bunların olduğu yerde elbette bir de aşk var. 103 dakika süren bu yapıt gayet tadında bırakılmış, sonunda keşke bitmeseydi dedirtiyor. Bolca dövüş sahnesi içeren bu filmde, köy hayatı, Konfüçyüs öğretisi, çay pişirme sanatı gibi sakinleştiren imgeler de kullanılarak izleyiciye dinlenme süresi tanınmış. Özellikle köylüler çalışırken rüzgar estiğinde işi durdurup rüzgara selam vermeleri meditasyon etkisi yapıyor. En güzel yanı ise ölümcül dövüş sahnelerinin bile estetik hareketlerle canlandırıldığı Li’nin göz alıcı hareketleri ki tekrar tekrar izlemeye değer doğrusu.

Abartıya kaçmayan ses efektleri ve müzik, verilen duygunun yoğunluğunu artırmış. Müzikle eş zamanlı giden bir dansçı gibi filmdeki olay ve figürlerle oldukça uyumlu kulanılmış. Şimdi biraz da içerden bakmalı bu esere.

28 Mart 2013 Perşembe

Dersimiz Türk Dili ve Edebiyatı

Büşra KILIÇ

Lise yıllarında, dersin boş olmasından sonra en sevdiğim durumdu dersin edebiyat olması. Boyumun değil de dilimin uzunluğundan hep arka sıralara otururdum. Şimdiki halimden pek farklı olmayarak dersleri dinlemediğim gibi arkadaşlarıma da dinletmezdim. Kendime dersten daha sıkıcı uğraşlar edindiğim trajikomik durumlar da olurdu. Almanca derslerinde İngilizce çeviri yapmak, Matematik derslerinde ödevleri başkasından geçirmek vs. Bunları böyle yazınca bir itiraf, geçmişe yönelik bir pişmanlık ve arkasından gelecek tavsiyeler silsilesi gibi oldu cümlem ama bugün tekrar liseye dönsem tekrar “arka dörtlü” elemanı olur ve tekrar aynı hataları yaparım sanırım. “Bugünkü beni yaratan dünkü bendi ve ben şimdi yarınki beni yaratıyorum.” cümlesiyle hava katabileceğim gençlik heyecanım, saçma cümlelerimi uzun yazılara serpiştirebilme huyunu kazandırdı bana.

26 Mart 2013 Salı

Bilinmeyene Değil Gökyüzüne Mektup

Esma ERDAL

Bilinmeyenlerden, bilememekten sıkıldı gönlüm. Kırıldı, bir de yorgun yüreğim. Ne olacak, nereye varacaklardan da usandı, kimi zaman caydı gönlüm. Yollar uzun bir o kadar da inceyken takatsiz kanadı kırık yüreğim… 

Ah yalan dünya yalandan yüzüme ah gülen dünya… Yalandan gülen, yalandan… Ah telaşına kapıldığım dünya, ne bana kalırsın ne bir başkasına. Ne yar olursun ne ana…

Demiş ki zindanların şairi Nazım:

Güzel günler göreceğiz çocuklar
Motorları maviliklere süreceğiz
Çocuklar inanın, inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
(…)

25 Mart 2013 Pazartesi

Dur Deseydik, İyiydi

Sevinç Ödül PATIR

11 yaşında bir çocuğun babasından tablet bilgisayar istediği bir dünya düzenine hoş geldiniz! Bu tablet bilgisayara sahip küçük kızın bir adet de “netbook” bilgisayarı olduğunu belirtmek isterim.

Benim bildiğim bu tablet bilgisayarlar falan iş insanları için patlak vermişti. İşte gittiğiniz her yerde maillerinizi kontrol edebilirsiniz, her yerde işinizle de ilgilenebilirsiniz tatilinizle de olmadı bilgisayarı her yere taşıma derdinden kurtulmuş olursunuz gibi söylemlerle ortalığı kasıp kavurdu. En azından ben o kadarını anlamışım ya da anlamak istemişim.

11 yaşın istek aralığı birden değişmiş: Rihanna konserleri, tablet bilgisayarlar ve daha nicesi…

23 Mart 2013 Cumartesi

Bir Fincan Kahvenin Kırk Retweet Hatırı Vardır

Esin ENGİN
BİR FİNCAN KAHVENİN KIRK YIL HATIRI VARDIR.
HER FACEBOOK KULLANICISININ ONLARCA ‘ARKADAŞI’ VARDIR.
Geçen cuma, okulumdan yurda dönerken İstanbul trafiğinin azizliğine uğradım. Trafik ışıklarını hesaba katarsak yol kırk beş dakika sürmekte lakin ben tam iki buçuk saat sonra yurduma varabildim. Trafik çilemi sizinle paylaşmamamın sebebi ‘sosyal iletişimsizliğimizi’ anlatmak istemem. Otobüse bindim, Eminönü’nden Karaköy’e geçerken olanlar oldu ve trafik durdu. Ben de aldım telefonumu elime; Tweet’ler attım, Facebook’tan videolar paylaşıp durum güncelledim. Sonunda beklediğim durak geldi, otobüsten indim ve iki buçuk saat boyunca hiç konuşmadığımı fark ettim. Fakat ne paylaşımcıydım, ne konuşkandım sanal âlemde… Size İstanbul’dan onlarca kilometre uzakta oturan arkadaşımın hangi restoranda yemek yediğini söyleyebilirdim fakat yanımda oturanın kıyafetinin rengini hatta cinsiyetini söyleyemezdim.

20 Mart 2013 Çarşamba

Venezüella Büyük Komutanını Kaybetti

Uğur OVACIKLI

Diğer yazılara nazaran sondan başlayalım bu seferki yazımıza. Venezüella gündemini 2012 seçimlerinden sonra sürekli Chavez'in sağlığı oluşturuyordu. Kanser tedavisi gören Chavez bu hastalığı daha önce Küba'da gördüğü tedavi sonucu yenmişti. Fakat, hemen seçimlerden sonra Chavez'in sağlığı yeniden bozulmuştu. 2012 seçimlerinde başkan seçilen Chavez'in bu seçilmişlikten dolayı duyduğu mutluluk çok kısa sürmüştü. Tekrardan 4. kez başkan seçilen ve bu yeni başkanlık döneminin yeminini bile edemeden tekrardan hastaneye kaldırılan Chavez'i zor günler bekliyordu. Chavez Hükümetini bir yandan Chavez'in sağlığı meşgul ederken, otuzun üstünde parti ile koalisyon kuran ve özellikle 2012 seçimlerinde ciddi tehdit olarak görülen Capriles önderliğinde ki kesim de ciddi şekilde hükümete baskı uyguluyordu.

19 Mart 2013 Salı

Yazıya Başlık Bulamadım Belki Ama...

Özgür Can ARAZ

“Bana böyle bağırmaya hakkınız yok” dedim. “Bağırırım öğretmenim ben” diye daha şiddetli bağırdı. “Ne alakası var hanımefendi?” cümlesinin tam neresi olduğunu hatırlamadığım bir yerinde arkamı dönüp gittim. Sanırım yapacak bir şey kalmadığını düşünmüştüm. O bankamatiğin önünde, şimdi simasının tek bir detayını bile hatırlayamadığım o insanla sıfırı tüketmiştik. Bir çözüm sürecine girmemiz için en ufak umut zerresi yoktu. Ne ben onu anlayabilirdim ne o beni anlayabilecek gibiydi.

Aslında şuan burada bunları yazarken biraz çekiniyorum. Bu blogu, en üstte siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler ibaresini gördüğünüzde genel anlamda biraz daha sorgulayıcı, çoğunlukla araştırmaya dayalı bilgiç öğrenci yazılarının bir alanı olarak görebilirsiniz. Haklı da olabilirsiniz. Ben bunun tersine okumaya devam edeceğinizi umduğum bu yazıda laflarımı boşluğa savurur gibi hissediyorum.

16 Mart 2013 Cumartesi

Değişim Nehri'nde

Gülfem SEZEN

Değişim insanoğlu üzerinde hep farklı etki yaratmıştır. Belki kabullenememiştir insan, belki yadırgamıştır, belki yaratmış olduğu bu değişimi henüz kendi de sindirememiştir kim bilir...

Değişen dünya değildir aslında. Değişen insandır, insanın fikirleridir, insanın bakış açısıdır. Öyle ki; Sanayi Devrimi'nde gelişen makineler de, proleter hareket de, sosyalizm görüşü de insan ürünüdür. Yani değişim sadece dünya üzerindeki nesnelerde, somutlarda değil aynı zamanda insan beynindedir. Dün gibi düşünmüyoruz bugün. Yarın da bugün gibi düşünmeyeceğiz. Ama şunu da biliyoruz ki yaşadığımız topluma şekil veren de biziz.

13 Mart 2013 Çarşamba

Kara Posta

Büşra KILIÇ

Kara haber tez duyulur, canımızı yakmayı hiç bekletmezmiş. Sevgiliden mektup getiren kara tren gecikir, belki hiç gelmezmiş. Kara kediler aramızı bozar, sevdiklerimizden ayırırmış. Işığımızı alan her şey, bir renk olan siyahtan bağımsız bir biçimde “kara” ve kirli imiş. Türkçe’de böyle bir siyah ve kara ayrımı yok aslında, eş anlamlı kelimeler statüsündeler ve birbirlerinin yerine kullanılabilirler. Ama kullanılmıyorlar. İmgesel olarak kullanım farklılığı yaratmışız halk arasında karaya. Siyah kelimesini yüreğimizden taşan duygular için fazla “asortik” bulmuşuz belki. Kara kelimesinin bu farklı kullanımı okumayı, yazmayı hatta düşünürken edebi olmayı seven kişiler için çok keyifli. Vapurda iken kara kaplı defterimi açar siyah kalemimle karalamalar yaparım. Siyah kalem gelip geçicidir ama o kara kaplı defter benim neşem ve isyanımdır. Kelimelerimin gittiği adrestir. Birinin eline geçse “Ergene bak” diye dalga geçmesi muhtemel bir defterdir ve işte o ihtimalin üzücülüğü ile komikliği yüzünden karadır, anlamlıdır.

10 Mart 2013 Pazar

Orada Bir Meclis Var Uzakta

Esma ERDAL

Kime ne kadar uzakta? Günlük haber izleme alışkanlığı olan insanların artık bizi dizi takıntısı gibi bir meclis curcunası takıntısı hatta tutkusu da olabilir. Kavga izlemeyi ayırmaktan çok sevdiğimiz, sese gürültüye alışkanlığımız ezeldendir vesselam. Hangi meclis diye soracak olan varsa hala TBMM efendim şu başkent Ankara’da olup halkın temsili devlet memuru yani ‘milletvekillerini’ barındıran bir yer. Bakınırken gündemde ne haber var diye; yine bir meclis kavgası haberi gördüm. Şaşırmadım elbette. Vekilin biri diğerine şöyle demiş vay efendim diğerleri şöyle ayırmış vs.

Oturuma 10 dakika ara…

8 Mart 2013 Cuma

Kadının 'Var'oluş Mücadelesi

Büşra KILIÇ - Sevinç Ödül PATIR

İnsanlık var olduğundan beri, insanlar nasıl var olduklarını merak ediyorlar. Yeni doğmuş bir kuzunun hemen ayağa kalkabildiğini gören insanlar, “Ben nerede yanlış yaptım da emekledim, düştüm, ağladım?” diye kafa yoruyorlar çoğu zaman. Var oluşuna neden bulmak; onu anlamlı kılmak ve boşuna acı çekmediğini kendine kanıtlamak için bir fırsat insanlara. Bu nedenle belki bir kaçış için, belki de belirsizlikten kurtulup önüne bakmak için mitolojilere, dinlere ve bilime (bilim son aşamada maalesef) yöneliyor insanlık. Bir çocuk anne babasına, öğretmenine veya arkadaşlarına nasıl dünyaya geldiğini sorabilir. Peki, genel anlamda “insan” nasıl var olduğunu nasıl öğrenebilir, tanıdığı tüm insanlar cevabı bilmezken? O da gidip Tanrı’sına soruyor işte. Semavi dinlere inanan çoğu kişi insanlığın nasıl var olduğuna dair bir fikir sahibi. İlk insanlar olan Havva annemiz ile Adem babamız, topraktan yaratılmışlar. Hepimiz onların soyundan geliyoruz ve en sonunda özümüz olan toprağa geri döneceğiz. Fakat bazı kaynaklar bildiklerimizin aslında eksik olabileceğini gösteriyor. Belki inandığınız çoğu yerle bir edebilecek belki de yine inanmayacağınız bir bilgi ama İncil’de ve Tevrat’ta Havva’dan başka bir kadından daha söz ediliyor: Lilith.

‘Kim’liksiz Kadınlar

Gözde TÜTMEZ


Şimdi size bir hikaye anlatacağım. Öyle derin aşk cümleleri olmayan, düz, dümdüz bir 'acı' hikayesi. 

Bir kadın var. 5 yaşında canının bir parçası girmiş toprağa, böbrekleri yetmedi demişler; 34 yıl önce yolculamış annesini. 1 yıl sonra bir 'anne' getirmiş babası eve. Kapatmış kendisini odaya, günlerce odada bulunan armut çuvalından armut yiyerek sürdürmüş hayatını. Bakmış ki vazgeçmiyor babası yeni annesinden düşmüş tesellesi, adım atmış hayata. Yeni annesi farklıymış öbür annesinden, dövermiş bazen sebepsiz; atarmış sokağa. Hatta birgün uyuz olmuş yıkanmamaktan. Üst komşusu Suna teyze fark etmiş almış yıkamış, o zamanlar çocuk kadını, aramış Suna teyze İstanbul'daki abiyi. Gel al demiş bu kızı, yarım, bakımsız, yalnız. Bir umut tutmuş o zamanlar çocuk olan kadın abisinin elini, bir umut demiş 'İstanbul' toprağına. 'U-mut, mut-luluk aynı köken, aynı beden sığınabilirim sanmış ancak sığındığı yer mezarı olacakmış; sonradan anlamış.

4 Mart 2013 Pazartesi

Oksijenini Topraktan Alan İnsanlar

Ezgi DEMİR
Toprağın geçmişi insanlık tarihinden de önceye dayanmaktadır. İlk insanın ismini İbranice karşılığı “ADAM”ın İbranice 'ADAMA' toprak kelimesinden türetildiği ve bir çok inanışa göre de insanın topraktan yaratıldığı düşünülürse, toprak insanın hayatında sandığından daha önemli bir yer kaplamaktadır. Peki insan toprağın önemini ilk ne zaman keşfetmiştir? Avcılık ve toplayıcılıktan yerleşik hayata geçtikten sonra mı? İnsanın tabiatını düşündüğümüzde kendisine fayda sağlamayacak işine yaramayacak bir şeye gözü kapalı olan insanın toprağı sahiplenip kendini ona adaması yerleşik hayatla başlamıştır diyebiliriz. İnsan o günden sonra topraktan ayrılamaz olmuş bir çok alanda kendini toprağa göre planlamak zorunda kalmış hatta toprak sayesinde bir çok medeniyetsel gelişime de imza atmıştır. Mısırlıların ilk güneş takvimini bulma nedeni, Nil Nehri’nin taşkınlarının ön görülüp verimli arazinin kontrollü sulanma isteğidir. Daha sonraki medeniyetler de toprağın işlenmesi ve tarımsal üretimin devamlılığı için birçok politika uygulamıştır. Bu tarımsal üretime geçiş arkasından ticareti getirdi ve ticaretin gelişimi ile üretime, üretecek insana, toprağa ve en önemlisi bu üretilenlerin satılacağı daha çok pazara ihtiyaç duyuldu. Ülkelerarası ticari rekabet ve sömürü başladı.

2 Mart 2013 Cumartesi

Ölüleri Gömün

Kadriye AYDIN
*“ÖLÜLERİ GÖMÜN”
                                      İşte savaşa giden yoldur bu.

Uyuşturulmuş topluluklar, yaşamları boyunca onlara öğretilen değerler ile yaşamlarını devam ettirirken, kendilerini belirli sınırlar içine hapsederler. İnsanları, tek tipleştiren, belli bir düzene uymalarını öğütleyen ve hatta bunu (insanların) kendi rızaları ile yapmalarını sağlayan “sistem” nasıl bu kadar güçlü bir etkiye sahip insan zihninde?

Elbette burada, bu konunun psikolojik yönüne ele almayacağım. Benim ilgilendiğim ve aktarmaya çalışacağım taraf daha çok iktidar ve ideoloji-din merkezli olacak. Belki biraz da, dünya üzerinde yaşanan ve aslında insan hayatına tamamen olumsuz anılar bırakan olayların nasıl çarpıtıldığı, bizlere medya aracılığı ile nasıl bambaşka bir noktadan aktarıldığı hakkında birkaç cümle.