23 Ocak 2013 Çarşamba

Risk Budur!

Büşra KILIÇ

Kendimi bildim bileli anlatıla gelen ve eminim herkesin bildiği bir hikaye var. Öğretmenin biri, belki de belli kalıpları aşıp hayatı öğretmek isteyen idealist bir öğretmen, öğrencilerine “Risk nedir?” diye bir sınav sormuş. Öğrencilerinden biri de “Risk anlatılmaz, yaşanır.” diye düşünmüş olsa gerek ki boş kağıt vermiş. Boş kağıda aldığı tam puan tüm arkadaşlarını etkilemiş. Derken ikinci sınavını yapmış öğretmen sınıfa. Soru yine aynı “Risk nedir?”. Sorunun cevabını bildikleri için rahatlayan öğrenciler boş kağıtları verip sınıftan çıkmışlar -bu güruhun erkekleri maç yapmaya gitmiştir, kızları da saat ve çantalara göz kulak oluyordur muhtemelen-. Öğrenciler dışarı çıkmış derken hepsi gitmemiş, ilk sınavda kağıdını boş veren öğrenci kalmış ve tüm kağıdı açıklamalarla doldurmuş. Sonuçta tam puanı alan yine o olmuş. Her sınav dönemi ders çalışmamış öğrencilerin, gerçeği söylemek zorunda kalan bir yalancının, son parasını iddaya yatıran bir gencin diline “Risk Budur” un takılma hikayesi aşağı yukarı böyle. Benim içinse hep ciddi bir anlam ifade eder bu iki kelime. Hep korkularımla alakalıdır ve olayı dramatize etmemek için “Risk neydi, risk emekti” der, kendi kendime gülerim. Kendi kendimi bu kadar ciddiye almayışım hayata karşı aldığım en büyük risklerden biriyken, risk üzerine bir yazı yazmam garip ama risk budur deyip yazıyorum işte.

21 Ocak 2013 Pazartesi

Yumurta Mı Tavuktan Çıkar Tavuk Mu Yumurtadan?

Esma Erdal

Sabahtan akşama ülkemde neler olmuş diye açtığımızda haberleri işte manzara aynen şöyle: Başbakan yeni politikasını açıklıyor:

-3 de yetmez 4 tane 4 de yetmez 5(beş) tane…

Ne politikası olduğunu herkes tahmin eder az çok. Elbette ki gelecek yıllarda yaşanabilecek genç nüfus azlığının önünü almak için ilan edilen gayet bilimsel bir nüfus politikası. Sonra da eşinden dem vuruyor Sn. Başbakan:

Benim hanım Amerikan bezleriyle büyüttü çocukları. Onları yıkar tekrar kullanırdı. Şimdi marketlerden alıyor ‘herkes’. Zor bir şey mi var gibisinden bir ifade işte. Ayrıntıların gündem haberlerinden net olarak izlemeniz mümkün.

8 Ocak 2013 Salı

Çığlık

Merve Nur BAYRAKTAR

“Toplumsal davranışların yanında dinsel ögeler de ağıtçılık geleneğini belirler..

Farklı dinlerin birlikte ve hoşgörüyle yaşadığı Mardin, özgün mimari örneklerinin yanında ağıt yakma geleneği bakımından da zengindir.

Ağıt yakan kadının sesi ovaya dağılırken, o an sözcükleri kadar, ruhu da özgürdür. Ve daha önce hiç bu kadar özgür oldun mu sorusu sorulsa, “bir önceki taziye evinin adresi” olur yanıtı…”*

Çığlık, belki de bu belgesel hakkında söylenebilecek her şeyi özetleyebilen tek kelime. Çoğunlukla kadınlardan duymaya alıştığımız, ölüme çok yaklaşanların ya da öyle sananların sesi.

6 Ocak 2013 Pazar

Bunları Bilmiyorsunuz

Büşra KILIÇ

Bir merak uğruna cennetten kovulup yeryüzüne gönderilen insanoğlu, nesiller geçse dahi bu huyunu aktarmayı bırakmıyor. Hatta yüzyıllardan beri evrime uğramamış bir köpekbalıkları bir de merak var bence. (Adem ile evrimin çelişkili olduğunu düşünenlere selam olsun, ben öyle düşünmüyorum). Bir dizinin yeni bölümü, sokaktaki kalabalığın neden toplandığı veya hiç tanımadığımız insanların tramvaydaki dedikodularının sonu; başka hiçbir derdimiz yokmuşçasına düşündürüyor bizi. Kıymık gibi beynimize saplanan merak başka şeylere odaklanmamızı engelliyor kimi zaman. İhtimaller denizinde yüzüp, bin bir tahmin ile kendi merakımızı kendimizin gidermeye çalıştığı şizofrenik haller bile yaşayabiliyoruz ya da sadece ben yaşıyorum.

2 Ocak 2013 Çarşamba

Tepenin Ardı

            Gözde Tütmez

Yönetmenliğini Emin Alper’in yaptığı Tepenin Ardı 14 Aralık 2012’de vizyona girdi. Berlin Film Festivali başta olmak üzere Karlovy Vary Film Festivali, Saraybosna Film Festivali, İstanbul Film Festivali gibi birçok festivalden ödül alan film, Asya-Pasifik Film Festivali’nde de en iyi film ödülüne layık görüldü.

Başrollerinde Tamer Levent, Reha Özcan, Mehmet Özgür, Berk Hakman, Banu Fotocan ve Furkan Berk Kıran’ın rol aldığı filmde oyunculukların olağanüstü başarısı en çok dikkati çeken nokta idi. Yer yer doğaçlamalarla ilerleyen film, sekiz kişilik bir ailenin içsel çatışmaları ve karakter çarpışmaları üzerinden ‘yabancı’ olgusunu son derece başarılı bir biçimde işliyor. Filmin değindiği pek çok nokta olmasına karşın genel olarak en dikkatimizi çeken nokta aile içinde yaşanan tüm olayların kişisel kalması ve ‘aile’ sınırları dışındakiler yani ‘yabancılar’a atfedilmesi. Bunun dışında Berk Hakman tarafından hayat verilmiş, askerlik sonrası yaşadığı tramvayı atlatamayan Zafer karakterinin halüsinasyonları ile melankolik bir ruh haline bürünüyoruz film boyunca. Savunma güdüsü olarak şiddet unsuru, yalnızlık, aile içi cinsel çatışmalar gibi pek çok konu, üstü kapalı ve ustaca kotarılmış simgelerle; muhteşem doğa betimlemeleri ile karşımıza çıkıyor.

1 Ocak 2013 Salı

Milliyetçilik Üzerine Notlar

Fahri Danış

Başlarken belirtmekte fayda var; bu yazı herhangi bir yargıya varmak amacında değildir. Milliyetçilik üzerine yaptığım okumalar sırasında kenara köşeye tuttuğum ufak notların derlenmesiyle ve kaynakçada belirttiğim eserlerden yaptığım alıntılarla oluşmuş bir yazıdır. Yazının içerisinde belli bir bütünlük olmamasının temel nedeni de budur. Konular belli bir sıraya göre gitmemektedir ve yazının herhangi bir planı yoktur. Tek amaç; kafa karıştırarak ve önyargıları yıkarak yeni düşüncelerin zihninizde filizlenmesine önayak olmaktır.